Emperyalizmin "Ilımlı İslam Birleşik Devletler Federasyonu" Kurma Amaçlı Yeni Tip Dünya Savaşı İlerlemeye...

Emperyalizmin "Ilımlı İslam Birleşik Devletler Federasyonu" Kurma Amaçlı Yeni Tip Dünya Savaşı İlerlemeye Devam Ediyor.

“Beşeriyette din hakkındaki ihtisas ve vukuf, her türlü hurafelerden tecerrüt ederek, hakiki ulûm ve fünûn nurlarıyla
musaffa ve mükemmel oluncaya kadar,
din oyunu aktörlerine her yerde tesadüf olunacaktır.”(1)
Atatürk
 

12 Haziran 2011 milletvekili seçiminden sonra, AKP'nin siyasal iktidara tekrar gelmesiyle başlayan uygulamalarının sonucunda Türkiye Cumhuriyeti önemli bazı olgularla karşı karşıyadır:

1- Mevcut Anayasa’nın ilk 3 maddesinin değiştirilmesi için yapılan teşebbüslerin hızlandırılması ve yapılacak yeni anayasanın referandum yoluyla halkoyuna sunulmasının altyapısının hazırlanması;

2- Türkiye’nin güney sınırlarında milli misak sınırlarının korunması yerine o bölgede yaşayan Kürt kökenlilere "demokratik açılım" adı altında taviz verilebilmesinin Türk halkı nazarında kabullenilmesi için PKK terörünün hızlandırılması karşısında suskun kalınması;

3- Akdeniz’de Yunan – İsrail petrol arama işbirliğinin karşısında başarısız kalınması;

4- Cari açığın Türkiye tarihinde geldiği inanılmaz yüksek boyutun azaltılmasına dair elle tutulur bir çabanın gösterilmeyişi;

5- Türkiye’nin yukarıdaki olayların gölgesi altında kalması sağlanarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin   kurucu atalarının getirdiği Batı uygarlığının temeli olan akıl ve bilim ile tam bağımsız ülke şiarı yerine sadece Türkiye’nin değil, bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın ABD güdümüne girmesine yardımcı ve destekçi olunması; yeni bir tür savaş ve işgal yöntemiyle 3. Dünya Savaşı’nın sinsi bir tarzda başlatılıp sürdürüldüğü gerçeği.


Yeni Tarz Savaş’ta 2 temel unsur kullanılmaktadır:1-Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uyarınca Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da devletlerin, ılımlı İslam devletleri şeklinde yapılarının değiştirilerek kurulmalarına önayak olmak,2-Küresel Terörizm Mücadele Forumu (KTMF) uyarınca şeriata bağlı devletlerin kurulmalarından sonra yıkılmalarını önlemek.Türkiye’nin eş başkanı olduğu BOP’ dan sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’nda kurulmuş olan ‘KTMF’ eş başkanlığına da yine Türkiye getirilmiştir; böylelikle Obama-Erdoğan siyasal iktidarlarının eş başkanı olduğu iki büyük örgüt hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Ancak, KTMF ve ikinci eş başkanlık konularının bölgeye getireceği durumlar açısından irdelenmesi gerekmektedir.


XXX


İnsanlık tarihinde toplumsal yaşam başladığından beri çeşitli toplumlar arasında savaşlar var olmuştur. Savaşların başlama nedeni olarak çeşitli nedenler ileri sürülebilir. Ama tek gerçek neden, savaşı çıkaranın menfaat elde etmesidir. Düşman ülkelerin “dize getirilmesi” için atom bombası bile gerekli görülerek kullanan ABD kendi vatandaşlarını savaşa göndermiş ve anavatandaki iktisadi sorunların nedeni olan kapitalizmin varlığının korunması için kendi vatandaşlarını heba etmekten çekinmemiştir.Günümüzde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da süregelen savaşta ise yeni bir savaş yolu kullanılmaktadır. Ilımlı İslam anlayışıyla ve BOP çerçevesinde sürdürülen bu tarz, kapitalizmin vurucu teknik güçlerinin bizzat devreye girerek (NATO hava kuvvetlerinin insanları bombalayarak yok etmesi) yani kendi askerlerini, kendi halkını kullanmaksızın yerel halkın ayrıştırılması yoluyla birbirine kırdırılması ve bu yolla egemenlik kurulmasıdır.Bu yeni tür savaş anlayışı 1945 yılında Amerika tarafından uygulanmış olsaydı Japonya üzerine atom bombası atılmayacak, Japonya’nın sosyal yapısındaki farklılıklar ayrıştırılarak insanların birbirini öldürmeleri yoluyla kendi iktidarlarına biat eden bir Japon siyasal iktidarı yaratmış olacaklardı. Günümüzde bu sistem “Ilımlı İslam Devleti” jargonuyla 461 milyonluk Arap-İslam ülkelerinde uygulanmaya konulmuştur.
 

XXX

Türkiye, ABD ile birlikte Orta Doğu’daki önemli gelişmelerin hem aktörü hem de yönlendiricisi olarak yaşıyor. BOP eş başkanı olan T.C. Başbakanı’nın ani Libya ziyaretine saatler kala Libya'da Ulusal Geçiş Konseyi'nin lideri Mustafa  Abdülcelil, başkent Trablus'ta Muammer Kaddafi'nin devrilmesinden bu yana ilk kez halka hitap ederek şöyle diyor: Libya ‘Ilımlı İslami demokrasiyle'' ve "şeriatın temel alındığı" bir devlet olarak yönetilecektir.(2) Demek oluyor ki İslam ülkelerinde şeriatın temel alındığı Ilımlı İslam sistemini kurmak için kardeş kardeşe savaş açarak aklın ve bilimin yerine ayet ve dogmaların hâkimiyeti sağlanacak ve bu İslam Devleti'nin devamı demokrasi (!) soytarılığıyla sandıklama (3) yoluyla sağlanarak 450 milyona yaklaşan İslam Dünyasının zenginlikleri bu projeyi düşünüp yönlendirenlerin emperyalist çıkarlarına tevdi edilecektir.


Peki bu ılımlı İslam sistemini yürütecek olan ılımlı İslam devletleri hangi  yöntemle kendini devam ettirecektir. Bu yöntem AKP iktidarının Türkiye’de devamını sağlamak için uyguladığı sandıklama şeklidir. ABD’nin ve Türkiye’nin BOP çerçevesindeki amacı Ortadoğu İslam ülkelerinde, zor kullanılarak (Libya örneği) ve baskı yapılarak siyasal iktidarın ele geçirilmesi, sonra rejimin devamının sandıklama yoluyla sağlanmasıdır. Sandıklama yönteminin (usul demokrasi) başarısı 2002 yılından beri Türkiye’de görülmüştür.  Dini öğelerle koşullandırılmış halkın ‘usul demokrasi’ seçim metoduyla iş başına getirdiği kişilerin siyasal iktidara gelmesiyle,  o ülkenin iç dinamikleriyle ters düşen bir durum oluşsa bile “Dindar cumhurbaşkanı isterseniz bize oy verin” söyleminin açık açık vurgulanmasıyla da başarının devamı sağlanabilmektedir. Aynı yöntemlerin uygulanmasıyla bütün Ortadoğu ülkelerinin ılımlı İslam devletleri şeklinde şeriatla yönetilmesi sağlanacaktır.Demek oluyor ki, BOP uygulaması sonucunda yeni bir Osmanlı Commenwealth'i kurulmasıyla  Amerika,  İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya gibi nüfusu 500 milyona yaklaşan emperyalist ülkeler topluluğunun kolaylıkla sömürebilecekleri bu ülkelerin serveti ve emekleri karşılığında yarattıkları artı-değerlerinin, ben Müslümanım diyen bir lideri olan laik bir devletin işbirliğiyle emperyalist devletlere intikal etmesi başarılmış olacaktır. Bu başarıyı elde eden emperyalist ülkeler ne var ki bu başarının devam edeceğinden emin değillerdir. Kendilerinin yarattıkları İslam’ın türlere ayrılması yani a) ılımlı İslam, b) normal İslam, c) kökten dinci İslam diye ayırmalar din kurallarına siyaseten sokulmuş gerçek dışı ve İslam’ın özünü tahrip edici tanımlamalardır. Ilımlı İslam devletiyiz diyenler bunu bilmektedirler ki o ülkenin cehaletten kurtulmalarına kadar yani batı rönesansının akılcılığı kendi ülkelerinde yeşerinceye kadar bu ılımlı İslam hayali sürdürülebilir. Ama tarih her ne kadar ne ad altında olursa olsun diktatörlerin aydınlanma karşısında yenildiğini gösterecektir. Hitler, Stalin, Franko, Salazar nasıl yenildiyse akıl ve gerçek demokrasi yerine ılımlı İslam devleti diyenlerin sonunda tarihten silinmesi de öyle olacaktır. Burada emperyalist ülkeleri tehdit eden diğer bir başka unsur vardır. İslam dinini kullanarak ve bu dinin kurallarını değiştirerek ılımlı İslam safsatası ile iktidarda oturanların bir gün başka önderlerin İslam dininin temelini ortaya sürerek varlık göstermeye başlamaları sonucunda bu ılımlı İslam devletleri de iskambil kâğıdından yapılan şatolar gibi yere serilecektir. İşte böyle bir oluşumun farkında olarak  9 Eylül 2011’de Amerika’da ikiz kulelerin tahrip olmasının 10. yıl dönümüne  iki gün kala ABD Dışişleri Bakanı Clinton, ABD ve Türkiye’nin birlikte (Küresel Terörizm Mücadele Forumu-KTMF) adında kökten dinci terörizmin otoriter rejimlerden kurtulan ülkelerde genişleyip yaygınlaşmasına ve tırmanmasına engel olması amacıyla bir oluşum başlattığını ilan etmiştir. Bu girişimin eş başkanlığını ABD ve Türkiye’nin yürüteceğini ve otuz kadar ülkenin de bu girişime destek vereceğini belirtmiştir.Demek oluyor  ki “Küresel Terörizmle Mücadele Forumu” (KTMF) daha önce ılımlı İslam anlayışı ile halk isyanları yaratılarak kardeşi kardeşe vurdurtarak ılımlı İslam anlayışını yani AKP’nin Türkiye’de uyguladığı ılımlı İslam jargonunu uygulayacak,  ayaklanmalarla siyasal iktidarı elde etmesinin sonucunda iktidara getirilen dinci iktidarların “kökten dinci”(!) anlayışına sapmamaları için yeni bir girişim başlatmıştır. Bu girişimde seçilen eş başkan Türkiye’dir. Bu birliğin amacı;
 

1-Ilımlı İslam siyasetini güden siyasal iktidarlara teslim edilmiş olan Mısır, Tunus ve hatta Libya ve Suriye’nin zaman içerisinde kökten dinciliğe dönmesini önlemek üzere, ortaya çıkabilecek olan terörizmin mücadele zeminini engellemek
 

2- ABD’nin bu bölgede terörizmle mücadelede ‘daha çok dost ve daha az düşman’la başarılı olmasını sağlamak,
 

3- Tunus, Mısır ve Libya gibi otoriter rejimlerden kurtulup demokrasiye(!) geçiş süreci başlatan ülkelerin terörizm tehditlerine karşı zafiyetlerinin tespitini yapmak;
 

4-Yeri geldiğinde terörle mücadele için istihbarat vermek,
 

5-Yeri geldiğinde kaynak desteğinde bulunmak,
 

6- Bu ülkelerde terörle mücadele kanunlarının hazırlanmasına yardım etmek,
 

7- Polis, savcı ve yargıçların eğitilmesine katkıda bulunmak,
 

8- Bu işlerin yönetilmesi için ABD Dışişleri Bakanlığı’nda özel bir birim kurmak,
 

9-Terörle mücadele tecrübesi olan ve ABD ile çok olumlu bir ilişki sürecinin mevcut olduğu Türkiye’nin eş başkanlığa seçilmiş olmasıyla (4) sonuca ulaşmak için çabalanacaktır.
 

XXX

Şimdi endişe duydukları olay gerçek İslami ilkelerin uygulanmasıdır. Böyle bir gidişatın önüne geçilmesi için bir örgütlenmeye gidildiği görülmektedir. Tunus, Mısır ve Libya gibi ülkelerde BOP’un iktidara getirdikleri yönetimleri teröristlerin tehdit edeceği varsayımı ile hareket edilmektedir. Tunus, Libya ve Mısır’dan indirilen yöneticiler yerine, İslam adı kullanılarak ahalinin aldatılarak para yardımlarıyla çıkartılan sokak savaş ve isyanları sonucunda getirilmiş olan yeni yöneticilere, Müslüman halkın ayaklanması sağlanarak bu iktidara aynı insanlar terör uygulayarak isyan mı edeceklerdir? ABD'nin başka ülkelerin rejimlerini değiştirmek hakkını kendinde ‘yapay’ bir mazeret olarak bulmaları aslında kurulan KTMF’nin kendisinin bizzat terör kullanma ihtimalini artırmaktadır. Çünkü ifade edildiğine göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nda özel bir birim kurulacak ve bu özel birim kendi yandaş siyasal iktidarlarına karşı istihbarat ve maddi  katkıda bulunacak, kendine bağlı polis, yargıç ve savcıların eğitilmesini sağlayacak, sözde terörle mücadele yasalarının hazırlanması için yardımda bulunacak ve böylelikle sanki ılımlı İslam projesi altında siyasal iktidarları ılımlı İslamcılara devredilen ülkelerde insan haklarına saygılı, ABD ye karşı tarafsız bir ülkeler topluluğu yaratacaklardır.
Ele geçirilen bu iktidarların ABD yanlısı ve taraftarı olmalarını değiştirecek herhangi bir hareket “terörist” olarak değerlendirilecektir. Yani KTMF' nin gerçek kuruluş amacı Amerikan menfaatlerine uymayan siyasal iktidarlara karşı kendi taraftarlarını korumaktır. Bu KTMF'de kullanılan sistem temelde çok büyük bir yanlışa dayanmaktadır. Bu yanlış İslam’ın ılımlı İslam (moderate) kökten dinci İslam (fundamantalist) diye ayrılmasında yatar. Böyle bir ayırım İslam dininde söz konusu olamaz. Eğer İslam ılımlı İslam ve kökten dinci İslam olarak ayrılıyorsa normal İslam ne olmaktır? Ayrılmış İslam derecelendirmesinde hangi sınırlar esas alınabilecektir. Bu sorunun cevabı var olamaz. İslam’ın kuralları Kutsal Kitaba  dayanmaktadır.
Şeriat hukuku temelde İslam’ın yaygınlaşmasına, Müslüman olmayanların yok edilmesine, kadere ve dünya nimetlerinin geçici olduğuna inanan bir din anlayışından neşet etmiştir. İslam’ın temelindeki kuralların neresi kökten dinci, neresi normal, neresi ılımlı İslam’dır bilinemez.
 

İslam’ın yapısındaki temel olgu her Müslüman’ın günlük yaşantısının dahi nasıl olacağının Kur’an ve diğer İslami kaidelerle saptanmış olduğu hususudur. Günümüzdeki Yahudilik ve Hristiyanlıkta insanın günlük hayatının nasıl olacağını dikte eden kurallar yoktur. İslami kurallar ise İslam’ın uygulanması hakkında verilen ulema fetvaları ve yorumlarıyla halkın üzerine serilmiş kurallardır. Bu durum Rönesans öncesi Vatikan Papa’sının edictler yoluyla insan davranışlarını kontrol altına almasına benzemektedir. Hristiyanlığın hümanizm karşısında düştüğü durum yani Hristiyan dünyasını alt üst eden büyük dini devrim, İslam’da da reform hareketini doğurmakta gecikmeyecektir(5).
 

Akıl ve bilim her zaman dogmayı yenmiştir. İslam’da da akıl, İslami doğmaları bir gün gelecek yıkacaktır. Gerçekten de bunu  Atatürk’ün  yukarda belirttiğimiz sözünde yani “her türlü hurafeden ilim ve fennin aydınlatılmasıyla temizlenerek mükemmelliğe varacak olan aşamaya kadar din oyununu oynayan aktörlere her yerde rastlanacaktır” (6) deyişinde öngördüğü gibi, antik Latin ve Yunan metinlerinin meydana çıkarılması ve düzeltilmesi için uygulanan modern eleştiri metodlarının  Hristiyan dininin ve kilisesinin esaslarını oluşturan yazılara uygulanmaya başlaması ve İbn-i  Rüşd’ün rasyonalist felsefesinin dini akidelere karşı yayılması" (7) ışığı altında İslam’da da din aktörlerinin etkisi sıfırlanacaktır.  

Coşkun Ürünlü

10 Ekim 2011  

(1) Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler, ODTÜ Yayıncılık 2011, shf: 98-99 

(2) (http://anadoluhaberim.com/haber_detay.asp?haberID=481)

(3) Bülent Ecevit’in Erbakan ile seçim sonucunda ittifak yaparak Erbakan’ın deyimi ile kanlı mı olacak kansız mı olacak dini devlet temasının başarı ile uygulanmasına yol açan “seçim – referandum” yollarının kullanılması, anti Kemalist normların Türkiye’de uygulanması sandıklama sisteminin ilk uygulaması olmuştur. "Sandıklama" dan burada kastedilen husus, okuma yazması dahi olmayan cahil nüfusun, özgür iradelerini sosyal kültürel yapılanmadan dolayı baskı odaklarına bağımlı olarak kullanmaları ve siyasal iktidar sahiplerinin , gelir ve bilgi düzeyi düşük olan “kırsal kesim ve varoş” larda yaşayan seçmenlerin akıl yerine dinsel öğeler ile ve maddi çıkarlar ile oy kullanması ve bu yol ile gerçek süreç demokrasi yerine usul demokrasi yöntemiyle Türkiye’nin kazanımları ile ters düşen uygulamalara eğilimli iktidarların işbaşına gelmelerine sandıklama terimi kullanılır. Türkiye’de 2001 yılından sonra Laik devlet anlayışının savunucusu olan TSK güçsüzleştirilerek İslam devleti kurulmasını engelleyecek askeri güç ortadan kaldırılmıştır. Onun karşısında yozlaştırılmış DNA’sı çarpıtılmış sandıklama demokrasi yoluyla ‘dindar cumhurbaşkanı istiyorsanız bizi destekleyin” tarzı propagandalar iktidarın sağlamlaştırılmasında kullanılmıştır.

(4) 10 Eylül 2011 Vatan Gazetesi

(5) Halil İnalcık, Rönesans Avrupası, Türkiye İş bankası Kültür Yayınları 2011 sh.27

(6) Enver Ziya Karal, a.g.e, sh.98-99

(7) Halil İnalcık, a.g.e. sh.161

 

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır