Tezkere Komedisi

 

Tezkere Komedisi

 

TBMM'inde yapılan oylamada salt çoğunluk sağlanamayınca "Tezkere"nin kabul edilmediği ilan edildiği andan itibaren ortalığı toz duman kapladı. CNN gibi yabancı basın organları önce tezkerenin kabul edildiğini ilan ettiler ve sonra "galiba kabul edilmedi" dediler. Daha sonra kabul edilmediğini söylemeye başladılar. Dış basın öyle şaşırmıştı ki ertesi sabaha kadar ne söyleyeceğini ne yazacağını bir türlü bilemediler. Türkiye'de bu şaşkınlık Meclis Başkanımızın "Tezkere reddedilmiştir" deyip salonu terketmesiyle bitti, yerini "şimdi ne olacak?" sorusu ekranları kapladı. Her zamanki gibi gazetelerimizin saygın kalemleri ve taşıdıkları ünvanların kendilerine verdiği saygınlık cüppesi altında ki sayın profösörler hemen fetvalarını vermeye başladılar. Bazılarına göre ABD çok kızacaktı bazılarına göre ise tezkere nasıl olsa ikinci kez gelecek, bazılarına göre ise demokrasi işlemiş halkın iradesi Meclise yansımıştı.

AKP mensupları ve yüksek bürokratlar toplantı üzerine toplantı yapmaya başladılar ve toplantılarında değerlendirmelerine devam ettiler. ABD hükümeti "bu ne anlama geliyor" diye idarecileri arıyor idareciler ise "siz merak etmeyin en kısa zamanda çözüme ulaşacağız" diyorlar. AKP Genel Başkanı "bu bir demokratik sonuçtur" diyor, İskenderun'a indirilen malzemeler ve limana yakın seyir halindeki gemilerdeki ABD askerleri ve mühimmat hala yerinde durduğu için Erdoğan'ın bu "bir demokratik sonuçtur" yargısı bu asker ve mühimmatın orada beklemesine ne yazık ki bir çözüm getirmiyordu.

Tayyip Erdoğan yönetimi limanların vesair yerlerin modernizasyonunu kabul eden bir tezkereyi yürürlüğe koydurmuş, ama bu modernize edilen limanlara askerlerin ve askeri teçhizatın inmesini ön gören bir kararı sağlayamamıştı. Bir yandan ABD hükümetine Amerikan askerlerinin ve askeri teçhizatın konuşlandırılması amacıyla limanlarımız modernize ettiriliyor daha sonra da "hayır size izin vermiyoruz", "onarım ve yenileme için tesekkür ederiz simdi siz geri dönün"diyen bir idare haline düşüyordu.

Bütün bu garip durumların temel nedeni Türkiye'nin bağımsızlığını kaybetmiş olmasındandır. Bağımsız bir devletin hareket etmesi gerektiği şekilde ikinci tezkereyi yürürlüğe almıyor ama ekonomik bunalım içinde bağımsızlığını yitirmiş bir ülke olarak Türk topraklarında ki birtakım tesisleri ve kurumları " modernleştirmek" kisvesi altında yabancı bir devletin isteklerine tabi kılıyordu.

Yabancı devlet bu ne perhiz bu ne lahana turşusu der gibi durmadan telefon açıyor ama yanıt olarak hiç derde deva olmayacak bir "değerlendiriyoruz" cevabını günler boyunca alıyordu.

Eğer Türkiye Devleti topladığı gelirlerin tümünü ekonomik ihtiyaçları için kullanabilecek bir seviyede olsaydı yani topladığı tüm yıllık gelirlerini iç borç ödemesine değil iç borç faizini ödemek için tahsis etmek zorunda olmasaydı yabancı devletlerin ve IMFnin boyunduruğu altına girmeyecekti.

Bu bağımsızlığımızın kaybedilişinin nedenini Tayyip Erdoğan iktidara geldiklerinin ilk gününde "iç borçları öteleyelim" diyerek saptamıştı.
Bağımsızlığımızı kurtarmak için nedenini bilmesine rağmen çözümü yürürlüğe koymaktan kaçınması ile bugünkü tezkere buhranını kendisi yaratmıştır. Lider demek toplumun yüksek menfaatlerinin her ne sebeple olursa olsun topluma iç borç veren bir avuç azınlık karşısında koruyabilen demektir. Tazyiki görünce geri çekilen ve bağımsızlığımızı kurtarma yerine "bağımlılığın" etkilerini hafifletmek için bir dış devletin örneğin ABD'nin isteklerine boyuın eğmek zorunda kalan bir yönetici lider olamaz.

Eğer Tayyip Erdoğan gerçek lider olmak istiyorsa ve eğer Tayyip Erdoğan ilerde bugünkü tezkere krizinden daha vahim krizlere duçar kalmak istemiyorsa ve eğer Tayyip Erdoğan Türkiye'nin bağımsızlığını sağlamak istiyorsa şu kararı vermek ve uygulamak zorundadır. O karar şudur. Ya iç borç verenlerin tazyiklerine boyun eğmeğe devam edecek ve Türkiye 70 milyon insanı ile bu parmakla sayılabilecek iç borç verenlere karşı esir durumunu devam ettirecek ya da bu iç borç verenlerin karşısına dikilerek iç borcun ödenmesini "öteleyecektir".
Aksi taktirde limanları yenileyin ama yenilediğiniz bu limanlardan pılınızı pırtınızı alıp geriye dönün demeye gelen komik durumlara ne kendisi, ne kendi yönetimi ne de Türkiye düşmekten kendini kurtaramayacaktır.

03.03.2003
COŞKUN ÜRÜNLÜ

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır