Darbe mi Oluyor?

Darbe mi Oluyor?

 

Bu e-mail Cüneyt Ülsever'in 15 Mayıs 2003 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Darbe mi Oluyor" başlıklı makalesine cevaben yazılmıştır. Bu makaleye aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.
http://www.hurriyetim.com.tr/archive_articledisplay/0,,sid~9@nvid~267717,00.asp

From: Coskun Urunlu
To: culsever@hurriyet.com.tr
Sent: Thursday, May 15, 2003 6:18 AM
Subject: darbe mi oluyor


Sayın Ülsever

Siyasal iktidarların iktidarlarını hangi şartlarda yitirecekleri siyaset biliminde ana hatlarıyla artık belli olmuştur. Halk açlıktan ölmege başlasa ve her yer fakirlikten kırılsa, halk bir zalim tarafından eziliyor olsa dahi sistem "dysfunctional" olmadığı takdirde iktidar yerinde kalır. Siyasal iktidarın devrilmesi icin, diğer bir deyişle, halk yönetilemediginin farkina varmalıdır; yani "ümit ettikleri" ile "gercekler" arasindaki açıklık (expectation-realization gap) halk tarafından anlasilmalıdır. Bu andan itibaren siyasal iktidar temelini yitirmistir ki değişimin ilk temel taşı budur. Ama bu yetmez ne zaman iktidar sahipleri yönetemediklerinin farkına vararak yeniden aldıkları kararlarla yanlışlıklarında ısrar ederlerse halkın küçümsemesi ile karizmasını kaybederler. Burada değişimin ikinci temel taşı oluşmuş demektir. Artık iktidar devrilecek demektir. Eger "yeni bir irade" siyasal iktidara alternatif olarak oluşursa ihtilal ile (revolution) karşılaşırız yok "yeni bir biçim" oluşursa o zaman reform ile karşılaşmışız demektir.

"Adamlar, yanlış da olsa bizden duydukları ihtimalleri yazıyorlar" düşünceniz sadece bir önermenizdir. Adamlar dedikodular üzerine hüküm veren bir kuruluşun temsilcileri degil. Hem "IIFF İngiltere'nin en ciddi stratejik araştırma kurumlarından birisi" diyorsunuz hem de Türkiyedeki dedikodulardan etkilendiklerini belirtiyorsunuz. Her zaman severek okuduğum yazılarınız arasında bu günkü makaleniz gercekten beni üzdü. Hem siyasal iktidardaki yonetimin giderek sistemi dysfunctional hale getirdigine örnekler veriyorsunuz hem de sorunu "dedikodu" anlamındaki söylentilere bağlıyorsunuz.

Irak krizinde parcalanan karizmaları ve sistemi aklı esas alarak yönlendireceklerine doğma'yı esas alan inatlaşmalarıyla sarsmaları değişim rüzgarlarının hızlandığının en çarpıcı örnekleridir. Burada şunu belirtmeliyim ki sistemin dysfunctional olmağa başlaması AK PARTİnin iktidara gelmesinden çok önce Ecevit hükümetinde başlamış ve ne yazık ki AK PARTI ile hızlanmıştır.AK PARTI halkın "istikrar" adı altında siyasal iktidarı dysfunctional hale getiren Ecevit ve Ortaklarından kurtularak, sistemi "fonksiyonel" hale getirmesi icin oy verdigi Erdogan siyasal iktidarı, maalesef işin özünü kavrayamamış ve hala kavramamakta ısrar etmektedir. Bu ısrarlarının devam etmesi halinde ne AB ne de Uluslarararası kamuoyu "değişimi" engelleyemeyecektir.

İyi ya da kötü gibi bir değer yargısına bakmadan fonksiyonel bir sistem (örnegin Saddam rejimi) zorla ve silah gücüyle dysfunctional hale getirilirse onun tekrar fonksiyonel hale getirilmesi gene "zor" ve silah uygulanmasıyla gerçekleştirilebilecektir.

Dysfunctional olan bir sistemi fonksiyonel hale getirme yerine kendine has başka amaclarla daha da fazla dysfunctional hale getirmede ısrar edilirse sonuç kaçınılmaz şekilde "değişim" olacaktır. Bu değişimde Erdogan siyasal iktidarı değişecektir ama ümit ve dilegim ülkemin insanının büyük zararlara ugramamasıdır.
O halde gelin sizinle birlikte Medyum Memiş'in cinlerine sonucun darbe mi ihtilal mi olacağını soralım. Ne dersiniz?

Saygılarımla

Coşkun Ürünlü

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır