Atatürkçülüğü Bekleyen Tehlike

Atatürkçülüğü Bekleyen Tehlike(*)

 

 

Ilımlı İslam Türkiye’sinin ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için vazgeçilmez bir parça olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Washington’da düzenlenen Abant Platformunda Nurcular tarafından Atatürk’ün kurmuş olduğu laik Cumhuriyet tartışılmış ve Türkiye’nin Ilımlı İslam’a nasıl geçirileceği ve diğer ülkelerin bu din eksenli geçişi nasıl örnek alacakları tartışılmıştır. Bu geçişin BOP için ne kadar önemli olduğu ABD’li bakanlar tarafından defalarca dile getirilmiştir.  Başbakan Erdoğan ise Türkiye’nin BOP’da anahtar rolü üstlenmek istediğini birçok kez vurgulamıştır. ABD’nin bunu başarmasındaki en büyük engel nedir ve buna karşı ne yapması gerekir? ABD Atatürk’ün devrimlerini yıkamazsa Ilımlı İslam’ın Türkiye’de hakim olması imkansızdır. Dogmatik bir inancın ılımlılık derecesi onun Atatürk ilkeleri tarafından kabul edilmesini mümkün kılmaz. Atatürk ilkelerinde dogmatik tüm inançlara karşı devlet yapısı ve devlet yönetimi ilgisiz kılınmıştır. Yani Atatürk ilkeleri yıkılmadığı sürece Ilımlı İslam’ın yaşaması mümkün değildir. ABD bu durum karşısında ne yapacaktır? ABD’nin kendi çıkarları söz konusu olduğunda pes ettiği tarihte görülmemiştir. Gerektiğinde nükleer silah kullanmaktan bile kaçınmayan ABD, Ilımlı İslam’ı kalıcı kılmak için tüm gücüyle her kulvarda savaşmaktadır. Peki Türkiye’de Türkiye’nin kurucusunu ve O’nun fikirlerini nasıl yıkacaktır? İlk başta bu düşünce hepimize çok ütopik gelebilir. Zira hepimiz, dindar olanlarımız ve olmayanlarımız, az çok Atatürk sevgisiyle donatıldık. Ülkenin her resmi ve özel dairesinde bir Atatürk resmi bulunur, ülkedeki kurumların birçoğu ismini Atatürk’ten alır. Bu durum içinde ABD nasıl başarılı olacaktır?

 

Bu durum içerisinde ABD’nin başarılı olması o kadar da ütopik değildir. Hatta Atatürkçüler bu konuda önlem alma noktasında geç bile kalmışlar, ABD oldukça yol kat etmiştir. Biz Atatürk’ün devrimlerini halk olarak özümsememiş olsak da ABD gösterdiği başarılardan sonra O’nu ve devrimlerini çok yakından takip etmiştir. ABD’nin Lozan Antlaşması’nı kabul etmeyen tek devlet olması bunun en güzel göstergesidir. 1920’li yıllarda Emperyalist güçlere karşı savaşıp başarılı olan ve daha sonra da bu devletlerin medeniyet seviyesine ulaşmayı hedef alıp bu amaca ulaşmak için ülkenin tüm sistematiğini değiştiren bir güç, elbetteki ABD’nin gelecekteki Türkiye’yi içeren tüm emperyalist hedefleri için büyük bir engel oluşturacaktı ve ABD’de de bunun farkındaydı. ABD’nin farkında olduğu bir başka husus ise Türk Halkı’nın Atatürk’ü ne kadar tanıdığıdır. ABD Türk halkının Atatürk’e olan sevgisinin kaynağını anladığında Atatürk’ün devrimlerini yıkmanın çok zor olmadığını görmüştür. 

Türk halkının Atatürk sevgisi nelere dayanmaktadır, bizlere anlatılan Atatürk kimdi? Hangi başarılarından dolayı O’nu sevdik? Atatürk sevgisini işleyen şiirler ve sözler hangi başarıları temel alıyordu?  

 

Tanıdığımız Atatürk, Çanakkale’de tarih yazan, Milli Mücadeleyi ateşleyen ve merkezi bir yönetim oluşturarak işgalcileri ülkeden atabilmeyi başaran Atatürk’tür. Peki ya sonrası? Atatürk’ün yaptığı devrimlerin tarihleri dışında bizlere pek çok şey anlatılmamıştır. Liselerimizde okutulan tarih kitaplarında Atatürk’ün akılcılık ve batıcılık ilkeleri bir sayfayla anlatılır. Atatürk’ün milli mücadele döneminden sonra yaptıkları en az milli mücadele dönemi kadar şanlıdır. Ancak bunlar hiçbir zaman halka anlatılmamış ve halkın milli mücadele dönemindeki Atatürk’e olan bağlılığı, milli mücadele dönemi sonrasındaki Atatürk’e olan bağlılığıyla hiçbir zaman aynı olmamıştır. 

 

Türk Halkı’nın milli mücadele dönemindeki Atatürk’e olan bağlılığı tartışılmazdır. Hatta dindar kesim bu konuda daha vefakar bile sayılabilir. Çanakkale şehitliklerini ziyaret edenler görecektir, şehitlikleri ziyaret eden, Atatürk’ün heykellerinin önünde dua eden ziyaretçi kadınların çok büyük bir bölümü baş örtülü veya türbanlıdır.

Ancak bu kesim Atatürk’ün milli mücadele dönemi sonrasındaki devrimleri konusunda bilgisizdir ve bu devrimlerin ülke için öneminin farkında bile değildir. İşte ABD’nin destek alacağı nokta budur. Toplumun kabul ettiği Atatürk yıkılmayacak ancak akılcılığı esas alan dogmatik inançları reddeden milli mücadele dönemi sonrası Atatürk yıpratılarak yıkılacaktır. İşte İslamcılarla ABD’yi bu ortak hedef birleştirmiştir.

 

Ancak bu noktada Atatürkçülerin işleri çok daha zordur. Bugün Tayip Erdoğan ve Bülent Arınç’la mücadele etmeye çalışan Atatürkçüler bugünün gizli düşmanı ABD’yi gerekli zemin hazır olduğunda bizzat karşılarında göreceklerdir. Ve işte o gün toplumun da önemli kısmının desteğini alacak olan ABD tüm gücüyle Atatürkçüleri hedef alacak ve Atatürkçüler bugüne kadar İslamcılardan yedikleri darbelerle kıyaslanamayacak büyüklükte bir darbeyle karşılaşacakdır.  

 

Bugün Amerikan emperyalizminin tehlikesinin bilincinde olan ve ülkesini bu uğurda korumaya çalışan kesim hala ülkenin en önemli kurumlarının başında bulunmasına rağmen bu kesimin mensupları belirli bir yaşın üzerindedir ve hepsi birkaç yıl içerisinde emekli olacak durumdadır. Bu insanlar da önemli mevkilerden çekildikten sonra ülkeyi Amerikan emperyalizmine karşı hangi güç koruyacaktır? Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençliğin ne kadarı olup bitenlerin bilincindedir?  

 

Dünyadaki bütün devletler ABD ile olan ilişkilerinde çok daha dikkatli davranırken, Türkiye’de ülke için hayati önem taşıyan yasaları öncelikle ABD’ye götüren bir siyasi iktidarın olması şaşılacak bir durum değildir. Hatta Amerika tarafından beslenen tarikatların milletvekili seçimlerinde AKP’yi desteklemiş olmaları da şaşılacak bir durum değildir. Sonuçta ortak bir hedef için çalışan iki kesim vardır. Ancak Atatürkçülerin hala farkına varmadıkları olay, hasımlarının sadece AKP veya benzeri zemindeki oluşumların olacağını düşünmeleridir. Zira Deniz Baykal Güneydoğu konusunda AKP’nin Amerika’ya derdini doğru olarak anlatamadığı için ABD’nin Türkiye’ye destek vermediği kanısındadır. Deniz Baykal parti grup toplantısında yaptığı bir konuşmada ise Cumhuriyete karşı olan iç ve dış tehditleri şöyle açıklıyor; “Olayın altında bağımsız Türkiye Cumhuriyeti anlayışına karşı hazımsızlık yatıyor. Bu iç dünyada da var dış dünyada da var.” (1) Atatürkçülerin seslerini en çok duyurabilecekleri makamda oturan kişinin gerçeklikten bu denli uzak olması Atatürkçülerin ne denli çaresiz olduklarının göstergesidir. Deniz Baykal’ın bu saf sözlerinin iki sebebi olabilir; ABD Baykal’ı da tehdit veya başka unsurlarla sindirmiştir ve Baykal lafı eveleyip gevelemektedir ya da Baykal olayların iç yüzünü görmekten uzaktır. 

 

ABD’nin Türkiye’den ne istediği ortadadır. Ancak bunu Türkiye’nin içinden destek almadan yapması mümkün değildir. Eğer Türkler Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele karşı göstermiş oldukları kararlılığa sahip olurlarsa bu gücün karşısında duracak güç yoktur. Gün “seçimlerde hangi partiye oy vereceğiz?” günü değildir. Gün neyimiz varsa onunla kendi yapıtımızı koruma günüdür. Gün; Atatürk’ün Bursa Nutku’nu uğruna yazdığı gündür. Gün emperyalizm ve Ilımlı İslam ilişkisinin anlaşılması ve bu ilişkinin kurguladığı stratejilerin bozulacağı gündür. Gün cesaretin ve kararlılığın birleştirilerek aklın önderliğinde eyleme dönüştürüleceği gündür. Artık Atatürkçüler gerçek düşmanlarını tanımak, bu düşmanın Türkiye’deki yansımasıyla mücadele etmek yerine düşmanın bizzat kendisine meydan okumak zorundadır. Daha doğmamış milyonlarca vatan evladının geleceği, bugünün Atatürkçülerinin göstereceği uyanışa bağlıdır. 

 

Coşkun Ürünlü - Volkan Tunarlı

22 Temmuz 2008

___________________________________________

(1) 22 Temmuz 2008 CHP Grup Toplantısı

(*) Bu makaleninn ana temasını oluşturan düşünce temeli, Volkan Tunarlı'nın katkısı ile oluşmuştur.(C.Ü)

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır