Dördüncü Kalkınma Planı Yenilenirken

 Dördüncü Kalkınma Planı Yenilenirken

 

 

Dördüncü Plan, 1978 başlarında yeniden hazırlanacak ve yeni siyasal iktidar, toplum gelişmesini, yeni bir dönem için kendi tercihlerine göre yönlendirilecektir. Bu yönlendirmenin başarılı olması yalnız Türkiye'nin çağdaşlaşması değil, fakat varlığıyla da ilgilidir. Başarılı olmak, kesinlikle zorunlu duruma gelmiştir.

Başarılı olmanın temel koşulu, başarısızlığa neden olabilecek olguların tek tek ve doğru olarak saptanması, saptanan olguların irdelenerek sorunların açıklıkla sergilenmesi ve bunlara gerçekçi çözüm yollarının uygulanmasıdır. Burada önemli olan devletin uygulama mekanizmasıdır. Mekanizma, "parsellenmiş" ise, devlet kadrolarının tarafsızlaştırılması, yani devletin belli bir anlayışın tutsaklığından kurtulması gereklidir. Ne kadar iyi plan yapılırsa yapılsın, saptanan sorunlara ne denli geçerli çözüm yolları bulunursa bulunsun, uygulama alanında devreye girecek bürokrasi taraflı yada beceriksiz ise, sonuç başarısız olacaktır. Bu büyük tehlike ortadan kaldırılmadan plan hazırlamak bile gereksizdir. Bu sorunun çözümü, planlama dışı siyasal iktidarın sorunu olmakla birlikte, son yıllarda Üçüncü Plan uygulamalarının ne denli yozlaştırıldığı hatırlanırsa, vurgulanması gereklilik göstermektedir.

Planın uygulama ortamının geçerli bir ortam olarak yaratıldığı varsayımı üzerine, başarısızlığa neden olabilecek olgular ülke somutu göz önüne alınarak şöyle gözlemlenebilir:

Ülkenin yarı-sömürge olarak kalmasında çıkarları olan dış çevreler, Türkiye'nin kendi kaynaklarıyla hızla sanayileşerek bağımsızlığının güçlendirmesini arzulamazlar. Böyle çabaları engellemek , yavaşlatmak yada yozlaştırmak yollarını kullanırlar. Bazı iyi niyetli kişilerin, "İkinci Dünya " diye dost gördükleri Avrupa ülkelerinin, AET ile yapılan Ankara Antlaşmasını, Katma Protokol ile yozlaştırarak, ülke sanayileşmesini baltaladıkları bu gerçeğin bir kanıtıdır. O halde, Türkiye'nin sanayileşmesini baltaladıkları bu gercegin bir kanıtıdır.Türkiye'nin sanayileşme yoluyla bağımsızlığının sağlanmasını engelleyici olan dış güçlerin kırılması, başarısızlığa neden olabilecek ilk olgunun giderilmesi anlamına gelecektir.

Başarısızlığa neden olabilecek ikinci temel olgu ise, yatırım hacminin artırılması için kaynak kıtlığı sorununun çözülememesidir. Bir toplumun belli bir sanayi gelişmişlik düzeyine varması, ama o noktada tıkanıp kalmaması için, varolan geri üretim biçiminin etkin önlemlerle ortadan kaldırılması gereklidir. Yarı-feodal bir yapının dışa bağımlı çarpık bir kapitalizmin etkisi altında kaynak yaratarak yeni yatırımlara olanak sağlaması beklenemez. Toprak düzeninin değiştirilememesi durumunda sanayiye gerekli ek kaynak bulunamayacağı açıktır. Topraktaki egemen zümrelerle işbirliği durumundaki belirli çevreler arasındaki ittifak bozulmadığı sürece de bu sorun çözülemez. Gerçekten de, 1971 döneminin toprak reform çabalarının üç-dört yıl içinde yozlaşması, bu ittifakın gücünün ve bu günün tüm şiddeti ile açığa çıkan kaynak yetersizliğinin asıl nedenlerinin kanıtıdır.

ÖNCE TOPLUMSAL YARAR İÇİN …

Önemli olgulardan biri, ülkenin ulaştırma olanaklarının geliştirilerek iç pazarının bütünleştirilmesidir. İç pazarın genişletilmesinin karayolları politikası ile sürdürülmesinin, toplumun geleceğinin dışa bağımlılığını daha da artırıcı bir rol oynadığı artık kanıtlanmıştır.

Demiryolu ağını genişletme politikasının ağırlık kazanmasına hız verilmesi gereklidir. Başka bir olgu da maden kaynaklarının toplumlaştırılmasıdır. Bu, kaynakların ülkenin yararları doğrultusunda kullanımı demektir. Kâr yerine toplumsal yararın çoklaştırılması ilkesi altında, maden kaynaklarının kullanılması yalnız bugünkü kuşakların degil gelecek kuşakların yararlarının da düşünülmesi anlamına gelecektir.

BAŞARI YOLU

İşsizliğin artmasını önleme, üretim artışını sağlama, yatırımları gerçek kaynaklarla karşılama, ihracat artışlarını hızlandırma kredi kullanımlarını spekülatif ya da tüketim alanlarından uzaklaştırma, vergileme politikasını iyileştirme sonuçlarına varabilmek için uygulanacak ilkeler hep yukarda temel olgu olarak kabul edilen noktaların çözümlenmesine bağlıdır. Aslında, bu temel olguların çözümlenmesi günümüzün darboğazları olarak görünen enerji ve döviz yokluğunun da çözülmesinin ön koşullarıdır. Gerçekte, temel olguların çözümlenmesi için düzenlenecek sistematik bir yaklaşım, Dördüncü Plan'ın stratejisinin de dolaylı olarak ortaya çıkarılması anlamına gelecektir.

Dördüncü plan'ın stratejisinin ikinci, hatta üçünü derecede önem taşıyan sorunları ele alması yoluna gidilecek olursa, oluşacak strateji belgesi, geri çekilen plan stratejisi gibi hayalî olmaya mahkûmdur. Eğer temel olguların çözümlenmesi yolunda bir strateji izlenir ve Dördüncü Plan da bu stratejiye dayanarak düzenlenecek olursa, ancak o zaman gerçekçi, geçerli ve toplum yapısını değiştiren bir plan ortaya çıkmış olacaktır. Yoksa, sorunların çözümlenmesi hem olanaksızlaşacak hem de Türkiye sosyo-ekonomik bunalımdan kolay kurtulamayacaktır.

 

Coşkun Ürünlü

Milliyet
16 Şubat 1978
2. Sayfa

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır