Dördüncü Plan ve Ortak Pazar

 Dördüncü Plan ve Ortak Pazar

 

 

Üçüncü Beş yıllık Kalkınma planı hazırlıkları sırasında yayınladığım bir araştırmamda şu sonuca varmıştım; Ortak Pazar-Türkiye ilişkisi, Türkiye'nin ekonomik felsefesini, sistemini ve yönetim anlayışını, (merkezi planlama uygulamasını ) terk etmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu günlerde Dördüncü Beş Yıllık Plan'ın hazırlık çalışmalarına başlanacaktır. Yine Demoklesin kılıcı Türkiye'nin başında aynı yerde, daha açıklıkla keskinliği belirmiş bir biçimde sallanmaktadır. Ama 1970'ten 1975'e önemli değişiklikler olmuştur. Birinci önemli değişiklik kapitalist kesimin bir önceki dönemden tamamen farklı olarak Ortak Pazar'ın tehlikesini anlar bir görünüm içine girmesidir. Onlarda görülen bu değişmenin ana nedeni kuşkusuz kendi aralarındaki iç çelişkinin son beş yıl içinde kesinleşmiş olmasıdır. Ayrıca, ticarî kapitalizmin yavaş yavaş sınaî kapitalizmin lehine erimesi ve bu değişim hızının süratlenmesi de Ortak Pazar aleyhine yükselen seslerin nedenini oluşturmaktadır.

İkinci değişiklik, ülkenin yarı sömürge niteliğinin ve mevcut feodal kalıntılarının Ortak Pazar karşısında ortadan kaldırılamayacağının parlamentoda dile getirilmeye başlanmış olmasıdır.

Üçüncü önemli değişiklik, Ortak Pazar'ın Katma Protokol hükümlerini uygulamak için son günlerde yeni tavizler istemesi karşısında uluslararası ilişkilerde salt "güven"in geçersizliğinin anlaşılmış olmasıdır. Bilindiği gibi Ortak Pazar, kendi sermayesinin Türkiye'ye serbest girişimini arzulamakta, 3. Plân ile getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep etmekte ve özellikle maden alanlarında kendi sermayesinin Türkiye'ye girmesini istemektedir. Bu istek ve talepleri karşılanmadığı sürece de Türk işçilerine Katma Protokol gereğince tanımak zorunda olduğu "serbest işgücü dolaşımı" kuralını, bir tür şantaj sayılabilecek biçimde, uygulamamakta ısrar etmektedir. Ortak Pazar güvenilirliği açısından karanlık bir görünüm yaratmaktadır

Bu değişiklikler karşısında yıllardır savunmasını yaptığımız şu gerçeğin anlaşılmaya başlandığını görüyoruz; Türkiye'nin Ortak Pazar ile olan ilişkilerinden ötürü geri bıraktırılmış bir ülke durumundan kurtulması olanakları kısılmıştır. Ama hâlâ anlaşılmayan husus, kurtuluş için gerekli araçlardan biri olan Planlı kalkınma metodunun uygulanmasının gecerliğinin Ortak Pazar yüzünden kaybolduğudur. İşte bu nedenle güncel sorun, ülkenin Dördüncü Planda Ortak Pazar olgusunu nasıl ele alabileceği olarak ortadır.

Dördüncü Plan büyük bir olasılıkla Anayasa ve ekonomi biliminin gereği olarak, Ortak Pazar sistemi olan piyasa mekanizmasının Türkiye için geçerliliğinin reddi ile işe başlayacaktır. Yani Plan'ı kamu sektörüne emredicilik niteliği değiştirilemeyeceğine göre, plan, yapısı itibariyle Ortak Pazar'ın emrettiği kapitalist yapıya zıt yapıda olacaktır. Bu zıtlık, sorunun çözümünün olanaksızlığı demektir; Ya Ortak Pazarın varlığını sürdürmesi kabul edilecektir, ki o zaman planlı kalkınmadan vazgeçilecektir, ya da planlı kalkınma metodu varlığını sürdürecek ve Ortak Pazar olgusunu yok farz edilecektir. Bu şık denenmiş ve Üçüncü Plan Ortak Pazar olgusunu temelde yok farz etmiştir; ama ne var ki, uygulama sırasında Ortak Pazar'dan artan ithalat dış ticaret dengesini süratle bozmuş, ekonomi darboğazlara itilmiş ve böylece Üçüncü Plan'ın "istikrar içinde kalkınma" çizgisi yok olmuştur. Bu durum karşısında Dördüncü Plan'ı Ortak Pazar olgusu yokmuşçasına hazırlamak acı deneyi tekrarlanamaz. Bu acı deneyin fiyatı yüksektir. Plan belgesinin geçersizliğe düşmesi belki o kadar önemli değildir; önemli olan, ülkede Planlı kalkınma yapılıyor düşüncesinin bir aldatmaca olarak kamuoyunu yanıltmaya devam etmesidir.

Ortak Pazar olgusu kabul edilerek Merkezi Plan ona göre hazırlanabilir düşüncesi ise aklı başında hiç kimse tarafından ileri sürülemeyeceğine göre, sorun plancıların sorumluluğu dışına kaymış olmaktadır. Plancılar, kapitalist sistemin geçerli temel sistem olmasının kabul edildiğini ve kalkınma planlarının özel ve kamu sektörlerine sadece ışık tutucu bir tavsiye belgesi olarak hazırlanmaları direktifi altında kalabilirler. Kuşkusuz bu tür bir direktif Ortak Pazar'ın sistemine kuramsal olarak uygundur. Fakat bilimsel veriler ve Anayasamız karşısında Plancılar bu tür bir direktifin ülkenin geri bıraktırılması direktifi olduğunun bilincinde olacaklardır.

Siyasal iktidarlar bu güncel ve ivedi soruna artık temelden bir çözüm getirme durumundadırlar. Bu çözüm ülkenin ekonomik bağımsızlığını sağlama yönünden önemli bir karar olacağı açıktır. Fakat yine dış siyasal nedenler ekonomik nedenlere ağır basacak olursa, büyük bir olasılıkla Sadrazam Mustafa Reşit Paşa deneyi günümüzden beş yıl öteye devam ettirilecek ve ülkemiz 1838 Ticaret Sözleşmeleri deneyinin sonuçlarını bir beş yıl daha yaşayacak demektir. Bu ise ülkemizin, Avrupa'nın hammadde pazarı olarak bir beş yıl daha sömürülmesinin devamı anlamına gelecektir.

(1) Coşkun Ürünlü, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Ortak Pazar, DPT yayın no; 1150 Ankara,1971

 

Coşkun Ürünlü

Konya'nın Sesi                                                                                      
29.05.1976
2. Sayfa

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır