Ekonomimizdeki Yapısal Tıkanıklıklar

Ekonomimizdeki Yapısal Tıkanıklıklar

 

Ekonomik kalkınmanın sosyal güçlerin gelişmelerinden soyutlanarak başarılacağını belirtmek yanlıştır. Bu gerçek 1970'lerde Batı kapitalist dünyasında da vurgulanmaya başlamıştır. Galbraith'in önderliğini yaptığı bu yeni akımın esas tezine göre, geri bir toplumun gelişmesi salt milli gelirin artması ile özdeş olamaz.: toplumun gelişmesi refahın her bireye yaygınlaştırılması olarak anlaşılmalıdır. Bu yeni akım Keynes'in kuru aritmetik yaklaşımının iflâsını kanıtlamaktadır. Ne var ki, tezin kendisi de hastalıklıdır. Çünkü kâr amacını temel alan ve çarpık kapitalizmin geçerli oluğu geri ülkelerde refahın emekçi kitlelere yaygınlaştırılmasının kıstasını göstermemektedir.

Refahın adaletli olabilmesinin bilimsel kıstası herkesin üretime katkısı oranında yaratılan değerden pay alması olduğu bilinmektedir. Ama yarı-feodal ya da feodal artıkları yapısında taşıyan yarı-sömürge niteliğindeki ülkelerde bu kıstasın işlerliği yoktur. Bu kıstasın işlerliğe kavuşabilmesi için toplumu oluşturan dinamik sosyal güçlerin (işçi-köylü-gençlik-aydın-vb.) gelişmesi (bilinçlenmesi) sonucu siyasal iktidara ağırlıklarını koymaları gerekli ön koşuldur.

Galbraith'in bu tezi, dolayısıyla, geçerliliği koşula bağlı bir tez niteliğindedir. Ne zaman ki emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileri olan kapitalistler ile ağa-mütegallibe, tefeci dışında kalan kesim, yani halk, özgürlükçü demokrasi çizgisinde halk iktidarını oluşturur, o zaman ancak herkes katkısı oranında pay alabilir. İşte ancak bu durumda refahın yaygınlaşabilmesi için gerekli üretim biçiminin yapı ve niteliği oluşur ve sonucunda sosyal adalet doğar.

Coşkun ÜRÜNLÜ

Konya'nın Sesi                                                             
25.6.1976
2.sayfa

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır