Teknolojik Gelişmeler ve Türkiye

 

Teknolojik Gelişmeler ve Türkiye

 

Bir ülkenin teknolojik gelişmişlik düzeyini, gereksinimlerini karşılayabilmek için fiziksel çevresindi kullanmaktaki etkinlik derecesi saptar. Başka bir deyişle, teknoloji, insanın doğa ile olan ilişki biçimini ve yaşamını sürdürmede temel olan üretim sürecini gösterir, üretim sürecine dayanan toplumsal ilişkilerin oluşum biçimi ile bundan doğan zihinsel yapıyı açığa çıkarır.

O halde, teknoloji bir toplumun temelini, özünü oluşturur. Denilebilir ki, bir toplumun gelişmişlik derecesi o toplumun sahip olduğu teknoloji düzeyiyle doğru orantılıdır.

Bundan ötürü Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde ana sorun, kendi gereksinimlerini karşılayabilmek için kendi fiziksel çevresini kullanmaktaki etkinliğini arttırma yani teknoloji düzeyini yükseltmektir.

Tarih teknolojik düzeyin yükseltilmesi için açık olan yolları şöyle çizmektedir;

Pazar bulma,
Transfer ve
Öz-geliştirme

TİCARET, BAYRAĞI NASIL İZLER?

Gelişen toplumlar, zaman içinde yeni pazarlar edinmek gereksinimi ile itilirler. Bunun karşısında belirecek en büyük engel coğrafidir. Okyanuslarda ve kıtalar arasında ulaşımın hızlanması, haberleşme alanında hız ve etkinliğin arttırılması gereklidir. Çünkü, ucuza mal sevk etmek, rekabetten galip çıkmanın ilk koşuludur. Bu hususların sağlanması için harcanan çabalar, teknolojik gelişmenin de sağlanmasına ön ayak olmuştur.

Yeni pazarlar edinmek için verilen uğraşların karşısına dikilen en büyük ikinci engel de, pazar haline getirilmek istenen geri kalmış toplumların direnmeleridir. Bu direnç kırılmalıdır ki "ticaret bayrağı izler" kuralı geçerlilik kazanabilsin ve yeni yeni topraklar sömürge haline dönüştürülebilsin. Bu ise savaş demektir ve savaş her zaman için teknolojik gelişmenin temellerinden biri olmuştur. Aslında, günümüzde, savaş yalnız pazar paylaşımı uğraşından ötürü çıkmamaktadır. Çünkü savaş iç ekonominin buhrandan kurtulmasını sağlayan önemli bir araç haline gelmiştir. Harcanan bir mermi ya da füzenin yeniden üretilmesi demek, buhranın hafifletilmesi için gerekli bir ek talep yaratılması demektir. Kısacası, savaş, hem buhran önleyici, hem de pazar payının zorla arttırılmasının elverişli bir aracı haline gelmiş ve "asker/sanayici" özdeşleşmesi doğmuştur. Bu özdeşleşmenin başarılı olması ise "daha yüksek daha etkin bir teknoloji" koşuluna bağlı duruma gelmiştir.

TEKNOLOJİ TRANSFERİ KİMİN LEHİNE?

Evrensel emeğin ürünü olan yani kısmen yaşayanların kısmen de geçmiş kuşakların emeklerinin değerlendirilmesinden doğan teknoloji her ülkede aynı düzeyde değildir. Geri teknolojiye sahip bir ülkeye ileri teknolojinin aktarılması "teknoloji transferi" dir.

Burada iki nokta önemlidir.Birincisi, ileri teknolojiye sahip ülke kendi istediği oran, yön ve nitelikte bir transfere ancak izin verebilir. Bu ise geri teknolojiye sahip ülkenin üretim sürecinin niteliğinin, neyin nasıl üretileceğinin dışarıdan kontrol ve yönlendirilmesi anlamına gelir. Ayrıca, transfer bedelinin yüksek olmasından ötürü de içerde yaratılan değerin dışarıya aktarılması sonucuna katlanma zorunluluğu doğar.

TRENİ KAÇIRMANIN YARARI

Teknoloji bakımından gelişmiş ülkeler yeni teknolojilerin odak merkezleri, geri ülkeler ise bu odaktan yayılan ışınları toplama noktalarıdır. Odak merkezleri oluş, yani, sadece onların yeni teknoloji üretebilmeleri, nokta ülkelerin "teknoloji açığını" kapamalarına olanak vermez. Tren kaçırılmıştır. Buna rağmen, bunun bir yararı da vardır. Kopya edicilik, ilk maliyete göre ucuzdur. Bu karlılığın gerçekleşebilmesi için ne var ki, bir ek koşul gereklidir. O da bir üretim dalı için transfer edilen teknolojinin, ülkenin kendi somut koşullarına uydurularak geliştirilmesi ve öteki benzer üretim dallarında da uygulanmasıdır. Bu "iç transfer", teknoloji transferinin can damarını oluşturur. O halde, ana sorun ilk ve son maliyet arasındaki kârlılık değil, transfer edilen teknolojinin, yerli endüstriler için, yöresinde bir odak merkezi haline getirilmesidir. Bunun başarılması, kendine özgü teknolojinin yaratılmasının ilk basamağının aşılması demektir.

ÖNCE ÖZGÜR DÜŞÜNCE GEREK…

Teknolojinin öz-geliştirilmesinin önemli engelleri vardır. Bunlardan biri, toplumun üst yapısını oluşturan öğelerin niteliğinden gelebilir. Osmanlı ülkesine matbaanın girişinin "gâvur icadı" teranesi yüzünden geciktirilmesi güzel bir örnektir. İkincisi üretimden uzak, halktan kopmuş, biçimsel mantık sistemi içinde eğitilmiş kaderci ve doğmatik kuşaklar dizisi, teknolojik gelişme için elverişli bir beyin gücü oluşturmaz.

O halde, öz-geliştirme için, yani bir ülkenin kendi teknolojisinin düzeyinin yükseltilebilmesi için kurulacak araştırma, geliştirme kurumlarının sonuç verebilecek biçimde çalışabilmesi için gerekli ön koşul, insan unsurunun özgür düşünce anlayışı ile yüceltilmesidir.Bunun sağlanmaması durumunda, araştırma-geliştirme için bulunabilecek yeterli sermaye, laboratuar olanakları, araştırma, makine ve teçhizatı gibi öteki temel gerekler anlam ifade etmeyecek, hiçbir yarar sağlamayacaktır.

Türkiye'nin teknoloji düzeyini geliştirmek kalkınmasının hızlandırılmasına karar verecek siyasal iktidarların, üstünde duracakları en önemli nokta, ülkenin insan potansiyelinin en üst düzeye çıkarılmasının tek koşulunun özgürlük ortamına bağlı olduğudur.

Coşkun Ürünlü

Milliyet                                                                          
23 Mart 1977
2. Sayfa

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır