Türkiye - AET İlişkileri ve Kış Uykusu...

Türkiye - AET İlişkileri ve Kış Uykusu...

 

DÖRDÜNCÜ Plan'ın öteki üç Plan'dan en önemli farklarından biri, Plan'ın Türkiye ile Ortak Pazar arasındaki ilişkilerin dondurulmasını kabul etmesidir. Plan'ın 808'inci paragrafında, "Türkiye'nin yükümlülükleri bir süre dondurulacaktır" hükmü getirilmekte, 1979 programı da buna uygun olarak "Türkiye'nin yükümlülüklerinin dondurulması 1979 yılında devam edecektir" demektedir.

Gerçekten de , Katma Protokol'den doğan gümrük vergilerinin 1 Ocak 1979 tarihinde indirilmesi yükümlülüğünün ertelenmesi, Resmî Gazete'de yayınlanan 7/16946 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kesinleşmiş bulunmaktadır. Başka bir deyişle, Türkiye'nin dış bağımlılık koşullarında büyük bir cesaretle Ortak Pazar ilişkisini dondurması, 1970 Katma Protokolü'nü yasal olarak en az beş yıl yükümlülükler açısından ortadan kaldırılması, Dördüncü Plan ile hukuksal olarak başarılmış durumdadır. Plan'ın bu başarısı, Türkiye için bir dönüm noktasıdır.

LOZAN'DAKİ BAŞARI VE ÖTESİ

Lozan antlaşmasının bağımsızlık yönünden sağladığı hukuksal başarı, emperyalist güçler ve onların uzantıları olan tekelci çevreler ile toprak ağalarının egemenlikleri yüzünden gerçekte başarıya dönüştürülmemişti. Başka bir deyişle, hukuksal olarak Atatürk'ün tam bağımsızlık ilkesi doğrultusunda elde edilen ilerlemeler, özellikle ikinci Dünya savaşı sonrasında izlenen ekonomik politikalar yüzünden ortadan kaldırılmıştı. Ayrıca hukuksal başarının giderek yok edilmesi bir yana, Lozan'da kazanılan hukuksal başarı 1970 Katma Protokolü ile yine dış merkezlere hukuksal olarak da teslim edilerek terk edilmişti.Siyasal iktidarın Dördüncü Plan'da anlatımını bulan politikası, bu anlamada Lozan'da kazanılan fakat Katma Protokol'de bir yana bırakılan hukuksal durumun (geçici de olsa) yeniden geri alınması anlamını taşımaktadır. Böylece, günümüzün görevi olan emperyalizm ile iç gericiliğin egemenliğine karşı mücadelede ileri bir adım kazanılmıştır.

TBMM'NİN ONAYLADIĞI GERÇEK...

Ortaya dolaylı olarak çıkan bir başka gerçek de, Ortak Pazar ile Türkiye arasında imzalanan Katma Protokol hükümlerinin Türkiye aleyhine işlediğinin en sonunda hukuksal açıdan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildiğidir. Aslında, Ortak Pazar ile olan ilişkilerin Türkiye'nin aleyhine işlememesi için Türkiye'nin ekonomik yapısının gelişmiş bir kapitalist yapıya sahip olmasının ön koşul olduğu bilinmekteydi. Böyle bir yapıya sahip olmadan Batı'nın bu gelişmiş ülkeleriyle bütünleşmeye gitmenin ülkeyi kesinkes darboğazlara iteceği daha 1968'lerde belirtilmiştir. Ama, ne var ki, Türkiye'de bazı egemen çevreler, 1970 yılında bu anlaşmanın imzalanmasını sağlamışlardı.

Türkiye ekonomisinin Batı Kapitalist dünyasına uyum göstermek üzere dışa bağımlı oluşunun yoğunlaştırılması ve dünyanın pazarı haline gelerek erimesi, planlı kalkınmanın sona erdirilmesi ve yapının bağımlılık kıskacı içinde ezilmesinin Dördüncü Plan ve Programdaki hükümlerine göre "ertelenmesi" ve bu sakıncalı ilişkinin "dondurulması", ileri bir adım olmasına rağmen soruna çözüm değildir. Bu durum olsa olsa, Ortak Pazar etkeninin tek yanlı olarak Türkiye tarafından kış uykusuna yatırılmasıdır. Bu durum karşısında Türkiye'nin elinde iki seçenek vardır: Ya" emperyalizmin Pazar bulma zorunluluğu" ilkesi uyarına ilişki kış uykusundan zorla uyandırılana kadar, Türkiye âcil bir program hazırlayıp kendi gücünü sağlamlaştıracaktır ya da tıpkı geçmiş olan on yıllık dönem gibi hiçbir hazırlık yapmadan yabancı Batılı güçlerin insafına terk edilmeyi (oyalayıp geciktirmesine rağmen) göze alacaktır. Bu seçenekler, Atatürk'ün "İstiklâl-i tam" ilkesinin savunulması ya da reddi anlamına gelmektedir.

SAĞLAM OLMANIN YOLU NE?

Türkiye'nin kendi gücünü sağlamlaştıracak bir programın hazırlamasında en önemli sorun, "gücün sağlamlaştırılması" deyiminden ne anlaşılması gerektiğidir. 24 Mart 1968 tarihli ve 6/9750 sayılı Bakanlar Kurulu kararı, Ortak Pazar karşısında âcilen Sanayileşme Plan'ının bir yıl içinde hazırlanarak rekabet edebilme olanağının yaratılacağını kabul ve îlan etmiş, gücün sağlamlaştırılmasından varolan yapının korunarak, varolan geriliklerin tamir edilmesini öngörmüştü. Bu tür anlayıştaki temel, kalkınma planlarında Ortak Pazar olgusunun göz önüne alınmamasından ötürü kaynak dağılımının yanlış yapıldığı düşüncesidir. Aslında, bu anlayış doğrudur, Zira bir kalkınma planını, özü kapitalist sistem olan Ortak Pazar'ı temel kabul ederek hazırlanamaz. Ama 1968'lerde düşülen hata, "gücün sağlamlaştırılması" deyiminden, varolan yapının muhafaza edilerek âcil bir sanayileşme yolunu açan programlar yapmak istenmesidir. Aslında,1968 deneyi de çalışmamış, hiç bir sonuç vermemiş ve anılan kararname ölü doğmuş bir hukuk normu olarak kâğıt üstünde kalmıştır.

Katma Protokol'ün tüm olarak iptal edilmemesi koşullarında, kış uykusundan uyanması kesin olan Türkiye-Ortak Pazar ilişkilerinin dondurulma döneminde hiç bir önlem alınmadan zaman yitirmek, tam bağımsızlık ilkesinin reddi anlamına geleceğine ve yapının korunarak eksikliklerin tamir edilmesi yürümeyeceğine göre, toplumun güçlendirilmesi için hangi seçeneklerden açıktır? Sorun, burada düğümlenmektedir.

Önümüzdeki beş yıl içinde varolan yarı-feodal yapının tasfiyesi, bu güçlülüğün sağlanmasına yönelik temel önlemlerden biridir. Aslında, siyasal iktidar sahipleri de durumu şu biçimde tanımlayan bir anlayışa sahiptirler:

"Kapitalizm, feodalizme nazaran daha ileri bir aşamadır. Siz yarı-feodal bir yapıyı kapitalizme değil tam feodal yapıya dönüştüreceksiniz, bu tarihe ters düşmektir, akla ters düşmektir, hesaba, kitaba her şeye ters düşmektir. Bunu elbette başaramayacaksınız…(1)

ÖNCELİKLE YAPISAL DEĞİŞİM GEREK……

Bu görüş, yani
Yarı-feodal yapının değiştirilmesi zorunluluğu, toplumun iç dinamiklerinin kendi süreci içinde gelişebilmesini engelleyen geri yapının yıkılması gereğinden doğmaktadır. Ortak Pazar-Türkiye ilişkilerinin dondurulma süreci içinde topraktaki bu geri yapının yıkılması, demek oluyor ki, ülke ekonomisinin güçlenmesi olayını toplumun iç dinamiklerinin özgür gelişimi yoluyla sağlamak anlamını taşımaktadır. Doğru olan bu yol ile iki amaç sağlanmış olacaktır. Birincisi, emperyalizmin dayandığı direklerden biri olan toprak ağalığı ekonomisi tasfiye edilerek, yerli gericiliğin etkinliği kısırlaştırılacak, ikincisi Ortak Pazar-Türkiye ilişkisi kış uykusundan uyandığı zaman ülke ekonomisini kendi dinamiklerinin etkilemesi ile daha da güçlenmiş bulacaktır.

Başka bir deyişle, özü toprak-insan ilişkilerinin çağdaşlaştırılması demek olan demokratik halk devriminin bu beş yıllık dönemde gerçekleştirilmesi sağlanamazsa, bu dönem de israf edilmiş olacaktır. Siyasal iktidar ve kamu kurumları , kendine düşen görevi, yani Türkiye'nin "İstiklâl-i tam" ilkesine sıkıca sarılmasının ön koşullarından birini, Ortak Pazar yükümlülüğünü beş yıl dondurarak, Dördüncü Plan ile sağlamıştır. Bu noktada yurtseverlere düşen görev, Atatürk'ün gösterdiği bu ilkenin gerçekleştirilmesi için yarı-feodal yapının tasfiyesine yönelik düşünsel eylemlerinde birlik içinde olarak, kamuoyunu kendi farklı yöntemleriyle bu yönde harekete geçirmeleri ve ülkenin toplumsal yapısını Ortak Pazar karşısında çağdaşlaştırmaya yardımcı olmalarıdır.Aksi durumda, Türkiye ekonomisinin Avrupa ekonomisi içinde eriyip kaybolması süratle devam edecektir.

1) Bülent Ecevit, Millet Meclisi Tutanak Dergisi,Cilt 15, 57inci Birleşim, sf.91

Coşkun Ürünlü

Milliyet                                                                              
12 Şubat 1979
2. Sayfa

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır