Turgut Özal'a Haksızlık

 

Turgut Özal'a Haksızlık

 

Bazı yazarlar, Turgut Özal'ın Türkiye - AET ilişkilerindeki rolunü görmezlikten gelerek ona haksızlık yapmaktadırlar. (1)

Bilindiği uzere:Hollanda, Lüksemburg, İtalya, Fransa, Batı Almanya ve Belçika ülkeleri 25 Mart 1957'de Roma'da imzaladıkları bir antlaşma ile aralarında Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında bir Ortak Pazar kurmuşlardır.

Roma Antlaşmasının 2'nci maddesi bu Topluluğun amacını vermektedir. Bu maddeye göre, Topluluğun ana amacı, üye devletler aralarında bir Ortak Pazar kurarak ve tedrici bir yaklaşımla ekonomik politikalarını birbirlerininkine uydurarak Topluluğun tümünü kapsar biçimde ekonomik faaliyetlerinin hemahenk gelişimini sağlamaktadır.

Bu amaçla kurulmuş olan Avrupa Ekonomik Topluluğuyla ilişkiler kurmak isteyen diğer bir ülkenin ilişkilerini oturtacağı temel imkanlar ise Roma Antlaşmasının 237 ve 238'nci maddelerinde belirtilmiştir. Birinci imkan 237'nci maddede şöyle açıklanmaktıdır:

Herhangi bir Avrupa Devleti Topluluğa üye olmak için başvıırabilir. Bu Devlet, müracatını Konseye yapacak, Konsey ise Komisyon'un fikrini aldıktan sonra kararını oybirliği ile verecektir...

İkinci imkan ise 238'ncl maddede şu biçimde ifade edilmiştir:

Topluluk, bir üçüncü ülke ile bir Devletler Birliği veya Uluslararası teşkilat anlaşmaları vasıtasıyla karşılıklı haklar ve yükümülükler, ortak faaliyetler ve özel usuller yaratmak amacıyle bir ortaklık kurabilir....


Birinci ilişki kurma yolu herhangi bir Avrupalı Devletin üye olarak Altılara katılmasına temel teşkil ederken, ikinci ilişki kurma yolu Altılarla herhangi bir üçüncü ülkenin bazı amaçlarla ortaklık kurabilmelerini sağlamaktadır. Birinci imkanda Ortak Pazar'a üyelik söz konusu iken 238'nci rnaddede bu imkan yoktur.

Türkiyetnin Ortak Pazar'la ilişkisinin temeli 238'nci maddedir.

Gerçekten de bu 238'nci maddeye dayanılarak Altılarla Türkiye arasında imzalanan 1963 Ankara Antlaşmasının amaç maddesine göre (Madde 2):

Anlaşmanın amacı, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının çalıştırılma seviyesinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama gereğini tümü ile göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir.

Diğer bir deyişle, Türkiye ile Ortak Pazar arasındaki ilişkinin dayandığı temel madde üyelik maddesi olmadığı gibi, amaç da üyelik değildir.

Türkiye'nin Ortak Pazar'la olan ilişkisinin amacı taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri teşvik etmekten ibarettir. Kısaca, Türkiye'nin Ortak Pazar'a üye olması amaç maddesinde yer almamaktadır.

Antlaşmanın amacı, tekrar edecek olursak, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri "aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmek" den ibarettir. 0 halde Altılar ve Türkiye eşit bir üyeliği amaç edinmemişler ve Ankara Antlaşmasının ana felsefesini aralarında sadece bir ticari ve ekonomik münasebetleri kuvvetlendirici bağ olarak tesbit etmişlerdir.
(Bknz:
http://www.urunlu.com.tr/arastirmalar/UcBesYllKalkPlan/4Turkiyeortakpazariliskileri.htm )

Burada belirtmemiz gereken husus Rahmetli Turgut Özal'ın AB ile ilişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atadığı  Prof. Ali Bozer,Türkiye'nin  AB'ye  Roma Anlaşmasının 237'inci maddesine uygun tam üyelik  başvuru mektubunu  14 Nisan 1987  tarihinde Brüksel'deki  Palais  D'egmont (Egmont Sarayı) da  Topluluk Dönem Başkanı ve Belçika Dışişleri Bakanı  Leo Tindemans'a vererek Türkiye'nin ilişkisini 237 inci maddeye dönüştürmesini başarmış olmasıdır. Manisalı'nın bunu kutlaması gerekirken hata olarak belirtmesi düşündürücüdür.

Hele hele sayın Manisalı'nın : "...Başbakan Turgut Özal, 'Avrupa bizi tam üye yapmasa da Gümrük Birliği'ne gireceğiz' diyordu. Oysa ortada bir gümrük birliği yoktu. Biz olmayan bir gümrük birliğine girecektik. ...Evet, ortada 'ayrı bir gümrük birliği yoktur.' Gümrük Birliği kurumu diye, imzalanıp içine girilecek bir gümrük birliği yok. Gümrük Birliği'ne bizden önce giren var mı? Yunanistan mı, İspanya mı, Polonya mı hangisi girmiş? Hiçbiri" diye yaptığı tespit hem yanlış hem yanıltıcı hem de bir bilim adamının yapması en basit kelimesiyle hayret uyandırıcı bir tespittir. Zira;

23 Kasım 1970'de Brüksel'de imzalanan Ek Anlaşma, Katma Protokol, Mali Protokol ve Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile ilgili bir anlaşmadan müteşekkildir. bu Ek Anlaşmanın dayandığı Ankara Antlaşmasının bazı hükümlerini hatırlatmakta fayda vardır.

Ankara Anlaşmasının 4'ndü maddesine göre geçiş döneminde Akit taraflar, karşılıklı ve dengeli yükümler esası üzerinden

-Türkiye ile Topluluk arasında bir gümrük birliğinin gittikçe gelişen şekilde yerleşmesini,

-Ortaklığın iyi işlemesini sağlamak için Türkiye'nin ekonomik politikalarının Topluluğunkilere yaklaştırılmasını, bunun için de gerekli ortak eylemlerin geliştirilmesini sağlarlar.

Demek oluyor ki, Türkiye Ortak Pazar ilişkilerinin geçiş dönemi safhasında cari olacak olan esas, bu ilişkilerin karşılıklı ve dengeli olmasıdır. Bu mahiyette bir ilişkinin yürütülmesinde seçilecek araçlar ise

1. Taraflar arasında gümrük birliğini kurmak, ve
2. Ekonomik politikalarını yaklaştırmak olacaktır.
http://www.urunlu.com.tr/arastirmalar/UcBesYllKalkPlan/4Turkiyeortakpazariliskileri.htm

Sayın Manisalı, Gumrük Birliği diye bir kurum mu var diye sorma abesiyle iştigal etme yerine Ozal'ın öngördüğü gümrük vergi ve kısıtlamalarının kaldırılmasının Ek Anlaşma geregi oldugunu belirtmemesi buyuk bir yanlıştır. Kaldı ki Ozal'ın Gümrük birliği diye bir Kurumun olup olmadığını bilmediğini ima etmek hatta açıkca vurgulamak bence Özal'a sadece saygısızlık degil aynı zamanda ondan daha öte Özal'ı art niyetle yargılamaktır.

Sayın Manisalı'nın hatalar zincirine bir ilavesi daha vardır. O da

"AB'ye girilir, tam üye olunur. AB'ye tam üye olduğunuz zaman onun sosyal politikalarına, tarım politikalarına, dış ticaret ve gümrük politikalarına ve uygulamalarına da girersiniz. Öyle Türkiye gibi, hem dışarıda olacaksınız; hem de gümrük birliğine gireceksiniz. AB dışında iken 'AB'nin gümrük birliği kurallarına uymak' demek; AB'ye tek yanlı bağlanmak demektir. Türkiye 6 Mart 1995'te, 'ileride de tam üye yapılmayacağı AB'ye tek yanlı bağlansın diye' gümrük birliğine sokulmuştur. Bu bir özel statüdür."düşüncesinin temelde mantığı yoktur. Hem Ozal'ı 237 inci maddeye dönüşüm müracaatı yaptığı için suçlayacaksınız hem de AB'ye üye olduğunuz zaman diye 238 inci maddeyi görmezden geleceksiniz.

 

Coşkun Ürünlü

5 Nisan 2005

(1) Erol Manisalı, "Özal Bizi Olmayan Gümrük Birliğine Soktu", http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/04/05/roportaj/roportaj1.html 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır