Türkiye'de Ezan Neden Türkçe Değil Arapça Okunuyor?

  TÜRKİYE'DE EZAN NEDEN TÜRKÇE DEĞİL ARAPÇA  OKUNUYOR?

 

Bizi yanlış yola sürükleyen kötüler, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep ‘şeriat’ sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz; görürsünüz ki ulusu gerileten, tutsaklaştıran, çürüten kötülükler hep din örtüsü altındaki geriliklerden, bayağılıklardan ve alçaklıklardan gelmiştir.

                                                                                     K.ATATÜRK

 

Ankara’dan İstanbul’a trenle yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk kompartımanın penceresinden onu yolcu eden İsmet Paşa’ya “ İsmet sende İstanbul’a bizimle gel “ diyerek onu davet eder. Bunun üzerine İsmet Paşa eşi Mevhibe Hanımı bahane ederek İstanbul’a davet edilmeyi kabule itaat etmedi.

Mustafa Kemal Atatürk İsmet İnönü’nün kabule itaat etmemesi karşısında Mevhibe Hanıma haber göndererek İsmet Paşa’nın trene katılmasını temin eder ve onu kendi kompartımanına gelmesini sağlar.

xxx

Mustafa Kemal Atatürk kendi kompartımanına İsmet Paşa geldiğinde “ siz çok çalıştınız ” anlamında söz söyleyerek Başvekillik görevine kimi getireceğini soran İsmet Paşa’ya şöyle cevap verir:“ Celal Bayar “

xxx

Mustafa Kemal Atatürk Haydarpaşa’ya indiğinde yanındaki Hanımefendi İsmet Paşa’nın Atatürk’ün yanından ayrıldığını ve ters yöne gittiğini fark ederek " İsmet Bey nereye gidiyorsunuz" diye seslenir. Atatürk arkadaşının bu sözüne "onun başka bir işi var" diyerek İsmet Paşa’yı Dolmabahçe’ye götürmez.

xxx 

Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık sorunları 1937 yılından itibaren ilerlemeye başlar. Ölüm yılı olan 1938'in ilk anlarında Mustafa  Kemal Atatürk'te hastalık teşhis edilmiştir. Türk doktorların yanı sıra Avrupa'dan uzman doktorlar getirildi ve Mustafa Kemal Atatürk'e tedavi uygulanmaya başlandı. Fakat uygulanan tedavilere ne yazık ki bünyesi cevap veremeyen Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabahı saat 09.05’te İstanbul'un Beşiktaş ilçesi sınırlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı'nda son nefesini vererek hayata gözlerini yumar.

xx

Atatürk ile İsmet İnönü  13-14 yıl beraber çalışmışlar, Lozan'da birlikte  hareket etmişler ama Atatürk'ün hastalığı sırasında nerede ki İsmet İnönü yaklaşık 1,5 yıl sürerek ziyaret edip bir geçmiş olsun dileğinde bile bulunmamış olması…

İsmet İnönü sadece Atatürk'ün İstanbul'da yapılan büyük cenaze törenine katılmamakla kalmadı, aslında daha önce hastalığı sırasında kendisinin yanına, özellikle ağırlaştığı dönemde dahi gitmedi.

XXX

Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’yü Meclise getiren Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Refet Bele 11 Kasım 1938’de İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamışlardır. Böylece İsmet İnönü’nün temel de Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ’ye dayanmaktaydı. Zira üçünün yaklaşımı İsmet İnönü ile devamlı ilgiliydi. Önemli olan en büyük ilişki onlar için din esasında Arapça ezan ve dinsel olguları yapılmasını istiyorlardı. Daha önce ki yazdığımız ( http://www.urunlu.com.tr/83-ummetten-millete... ) makale de göreceğiz;

Enver Paşa ve onun gibiler Mustafa Kemal’in halife - padişahın varlığının devamını sağlama amacında olduğunu sanmaktadırlar. Mustafa Kemal’in mücadelesini Osmanlı İmparatorluğunun devamını amaçlayan bir mücadele olarak kabullenmekle imparator-halifenin İslam’ın koruyucusu olması varsayımı ile Mustafa Kemal’in mücadelesini "geçici" bir mekânda yani Anadolu’da yürüttüğüne inanmaktadırlar. Osmanlı vatanının kurtulmasını ve Osmanlı halkının yaşamasının sadece Müslümanların lideri halifenin varlığıyla ve teokratik devlet yapısıyla ile yürütülebileceğini düşünmektedirler. Çok acı bir gerçektir ki Atatürk’ün milli mücadeledeki en yakın yoldaşları sayılan Refet Bele, Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi dava arkadaşlarının beyinlerinde ve kalplerinde dahi Enver Paşa’nın takipçiliği yatmaktadır. Bu yaklaşım ilerideki yıllarda dahi geçerliliğini korumuştur. Atatürk Nutuk’ta aynen söyle demektedir: 

"Rauf Bey’den saltanat ve hilafet konusundaki kanaat ve düşüncesinin ne olduğunu sordum. Verdiği cevapta su açıklamalarda bulundu: "Ben," dedi, "saltanat ve hilafet makamına vicdanımla ve duygularımla bağlıyım. Çünkü benim babam, Padişahın ekmeği ve nimeti ile yetişmiş, Osmanlı Devleti’nin ileri gelen adamları sırasına geçmiştir. Benim de kanımda o nimetin zerreleri vardır. Ben nankör değilim ve olamam. Bunlardan başka, genel bir görüşüm de vardır. Bizde milleti ve kamuoyunu elde tutmak güçtür. Bunu ancak, herkesin erişemeyeceği kadar yüksek görülmeye alışılmış bir makam sağlayabilir. O da saltanat ve hilafet makamıdır. Bu makamı ortadan kaldırıp onun yerine başka nitelikte bir makam getirmeye çalışmak felakete ve büyük acılara yol açar. Bu da asla doğru olmaz."

Rauf Bey’den sonra, karşımda oturan Refet Paşa’nın görüşünü sordum. Refet Paşa’dan aldığım cevap şuydu. "Rauf Bey’in düşünce ve görüşlerinin hepsine katılırım. Gerçekten de bizde padişahlıktan ve halifelikten başka bir idare şekli söz konusu olamaz."

Hatta 1923 yılında bile en yakın silah arkadaşı Kazım Karabekir Paşa 1923 İktisat Kongresi toplantısında Türk alfabesinin Latin harfleriyle değiştirilmesinin gündeme gelmesi üzerine buna şiddetle karşı çıkmış ve şunları söylemiştir:
"Kütüphanelerimizi dolduran mukaddes kitaplarımız binlerce cilt eserimiz... yazılmış iken Latin harflerini kabul ettiğimiz gün en büyük felaket olacaktır... Latin harfleri o kadar karışıktır ki bizim dilimizi kabil değil terennüm edemez... Bizim İslam harflerimiz yeterli değilmiş dolayısı ile Latin harfleri alınmalıymış... Bu fikir müthiş bir felakettir"

XXX

İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığı görevine 10-15 gün kaldığını devam ederken Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Refet Bele ‘ nin ezanı Türkçe değil Arapça okunmasını arzularını kabul ederek ezanın Arapça okutulması kabul etmiştir.

Günümüz Türkiye’mizde ezan Arapça olarak okunulmaktadır. Ne var ki Atatürk zamanında Türkçe okunmaktaydı. Bu günde de Kemalist davranarak EZAN'I  Türkçe okunulması normalleştirilmelidir Türkiye Cumhuriyeti bir ARAP ülkesi değildir.

 

Türkiyede EZAN ARAPÇA  okunuyor. Neden Türkçe kullanılmıyor. Türk milletinin  lisanı ARAPÇA mı? Yazık hiç kimse ezanın ARAPÇA  anlamını bilmiyor ve hİç anlamıyorlar.  Eğer İngilizce söylense çocuklar dahi anlayacak ve hatta Türkçe kullanılsa Türk vatandaşlarımızın hepsi anlayacaktır.
Bu yanlışlık yerine Atarürk zamanındaki gibi Türçe okunmalıdır. Bunu her kim isterse sevinir Türk olan vatandaşlarımızın mutlu olacağı açıktır.

Coşkun Ürünlü

22.12.2018

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır