‘’Üretim Ekonomisi’’ Safsatası ve Doğu Perinçek

DOĞU PERİNÇEK VE ‘’ÜRETİM EKONOMİSİ’’ SAFSATASI

 

Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını

                                                                                                                                           hüner sanır.

                                                   Şirazlı Şeyh Sâdî

 

 

Batı dünyasındaki kapitalist sistem içinde yer alan ve yaşamak için emperyalizm anahtarını kullanarak varlığını sürdüren Batı Dünyasının gelişmiş ülkelerinin  zor kullanarak geri kalmış ülkeleri sömürmesinin 2010’lu yıllardan beri başarısızlığı karşısında yeni kavramları,  ekonomi bilimin ögelerini kullanarak  “Üretim Ekonomisi” etiketiyle  piyasaya sürmüşlerdir. İktisat bilimini sahte  kavramlarla dejenere ederek  “sömürmeyi” bilim kisvesi altında etiketleyerek ve bu etiketin özünü gizleyerek  Üretim Ekonomisi  kelimelerinden oluşan yeni bir  kavram kurgulamışlardır. Kurguladıkları  bu kavram aslında kâğıttan şatolardır ve depremden  değil bir yağmur damlasından  yıkılırlar. Gerçekten de Üretim Ekonomisi kavramının niteliği Türkiye’de moda olarak yürürlükte  gündemde ısrarla bulundurma çabalarıyla sayfalarla  yazılara dökülürken bazı siyasal partilerde de “motto” olarak ilan edilmeyi sürdürmektedirler.

XXX

Üretim Ekonomisi ile ilgili ayrıntılı iddianın temeli Ağustos 2011 yılında ekonomist Michael  Mandel’in yazdığı Production Economy vs. Consumption Economy  makalesi  ile gündeme gelmiştir. Bu makalenin özü şöyle belirtilmiştir: “Son gönderilerimin birinde Amerika’nın bir üretim ekonomisi olması gerektiğini söyledim, bir tüketim ekonomisi değil. Matt Yglesias şu sözleri söylemiş ‘’Bunun ne anlama geldiği ile ilgili gerçekten bir fikrim yok, büyük olasılıkla ana tema insanların tüketmek istediği malları ve hizmetleri üretmektir.’’. Açıklayayım: Amerika’nın bir yol ayrımına geldiğine inanıyorum. Gittiğimiz istikamet tüketim ekonomisine çıkıyor, üretime daha çok kaynak harcamaktansa tüketim ve dağıtıma harcanıyor. Bu bizim işimize yaramadı. Amerika rotasını üretim ekonomisine doğru değiştirmeli: fiziki, beşeri ve bilgi sermayesine yatırıma daha çok önem verilmeli, başarının dönek taşı olan tüketime ise daha az. Küresel üretim yükünden payımıza düşen adil hisseyi almalıyız.” (*)

XXX

Bu  üretim ekonomisi kavramı için Türkiye’de Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek şöyle söylemektedir: AKP’nin borçlanma ekonomisi yediden yetmişe bütün milleti borca batırdı. İktidar ve muhalefetiyle Meclis’teki partilerin sıcak para dilenmekten başka çözümleri yok. Mecburuz, üretim ekonomisine geçeceğiz.

Bu söylemi ile 2015 genel seçiminde kendi partisinin üretim ekonomisine geçeceğini belirtmektedir. Bu ısrar 2015 milletvekili seçiminde şöyle bir cümle ile adeta temel anlayışı ifade eden bir motto gibi ilan edilmiştir. Bu motto şöyledir: “Mecburuz üretim ekonomisine geçeceğiz… karma ekonomiyi uygulayacağız.”  Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi Üretim Ekonomisi kavramı uydurma bir kavramdır. Tüketim Ekonomisi yerine Üretim Ekonomisini ABD’nin 2010’lu yıllarda gündeme getirmesinin nedeni işsizliğin artması, üretimin düşmesi ve dünya çapındaki büyük ekonomi gücünün çöküşüdür. ABD’ de yukarıda sözü edilen Michael  Mandel yeni bir kavram ortaya atmıştır. Bu kavramın dayandığı en önemli nokta olan üretilen mal ve hizmetlerin çok olmasıdır, fakat bu mal ve hizmetlerin tüketicilere nasıl hangi amaca dayalı ve hangi yol ile ve ne için hedeflenerek sunulduğunu unutmuştur. Aslında bu temel nokta kesinlikle şöyle açıktır: Ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin satılması temel kanundur. Ama burada temel nokta üretim ekonomisinin sahiplerinin ürettikleri mal ve hizmetlerden kâr etme amacı vardır. Üreticinin kâr maksimizasyonu yapması ancak ve ancak kapitalist sistemlerde mümkündür. Kapitalist sistemdeki üreticiler kâr edemezlerse üreticinin asıl amacının üretim yapmak olmayışından ötürü üreticinin kâr etmediğini düşünerek üretim yapması imkansızdır. Üretim ekonomisini destekleyen insanlar kapitalist sistemin yıkılmış olmasını öngörürler. Ama bu Stalin dönemindeki kumanda ekonomisi sistemine geri dönmek demektir. Bu kumanda ekonomisi sistemini tekrar gözden geçirirsek mal ve hizmet üretimi sadece devlet tarafından yapılır ve özel sektör mevcut değildir.

XXX

Üretim ekonomisi sisteminin Yeltsin – Putin tarafından devlet kapitalizmi sistemine dönüşmesiyle Stalin dönemindeki kumanda ekonomisi kaldırılmıştır.

Türkiye’de Vatan Partisi lideri tarafından üretim ekonomisi ileri sürülürken yani üretim ekonomisini seçeceğiz derken Stalin dönemindeki sistemin nasıl çökmüş olduğunu görmezlikten gelmektedir. Hele hele “Mecburuz üretim ekonomisini seçeceğiz.” cümlesi dayanağı olmayan bir hüküm cümlesidir.

Vatan partisinin seçim öncesi deklare ettiği amacı üretim ekonomisine geçileceğini belirtmesinin yanı sıra bir ‘’KAVRAM’’ daha ön plana çıkarmıştır. O kavram da Doğu Perinçek’in Planlı Karma Ekonomiyi ‘‘Türk Mucizesini yeniden gerçekleştirmek için milletimizden yetki istiyoruz.’’ demesidir. Buradaki en yanlış nokta Karma Ekonominin Türk Mucizesi olarak yeniden gerçekleştirme fikrinin aslında Lenin’i, Atatürk’ü, Roosevelt’i, Şi Cinping ‘i sanki hiç duymamışçasına bu talebi ileri sürmesiydi.

XXX

Yukarda belirttiğimiz gibi bu lider üretim ekonomisinin yanında farklı bir karma ekonomiyi de ileri sürmektedir. Bu durum kendi isteği içinde iki farklı kavramın tek kavram gibi sunulmasıdır. Bu fikir bilimsellikten yoksundur. Hatta yalnızca bilimsellikten uzak olmakla kalmayıp, bahsi geçen iki kavramın da fikri sunan tarafından anlaşılmamış olduğunu gösterir.

Bu noktada bir gerçeği belirtmemiz için Marx’ın söylediği toplumların gelişim sürecinin hangi hedefe doğru gideceğini belirtmeliyiz(feodal- yarı feodal- kapitalist  evrelerden geçerek sosyalist evre). Gerçekten de Marx’ın anlayışında var olmayan  Devlet Kapitalizmi sistemini Lenin’in  Rusya’da 1922 yılında NEP adıyla yaratarak uygulanmış olması ve bu yeni olguyu da Türkiye Cumhuriyetinin 1922 den beri kullanmaya başlaması  (daha sonra ismi 1935 yılında Devletçilik ilan edilmiştir)  Marx’ın söyleminde yer almamıştır. Bu yer almayışın temelinde Marx’ın temel tezine göre  toplumlar kendi iç ögelerinin etkileşimleri sonucunda  feodal toplum yapısından  kapitalist yapıya kapitalist yapıdan sosyalizm yapısına ulaşacaktır.

Bu tezin gerçekleşmesinin  toplumun içyapısından neşet etmesinin beklenmesini yani Marx’ın bilimsel söyleminin hızlandırmak için Lenin’in Marx’ın kendi iç dinamiklerinin çatışmasının  beklenmesinden uzaklaşmıştır. Bu uzaklaşmayı “hızlandırmak” amacıyla NEP sistemini yani Devlet Kapitalizmi sistemini uygulamıştır. Aslında bu sistem Rus Çarlığı dönemlerindeki sefalet içindeki insanların sosyal duruma çare olarak ele alınmış ve uygulanmıştır.

Bu uygulama  Rusya’nın sosyalizme  akıp gidişini hızlandırması yerine toplumun sefalet içinden çıkmasını sağlamıştır. Bir bakıma da Lenin hem kapitalizmi hızlandırmıştır hem de bu uygulama toplumun sefaletten uzaklaşmasına  ve ekonominin çöküşüne ilaç olmuştur. Bu sistem gerçekten 1929 Roosevelt zamanındaki  buhranda kullanılmış ve Roosevelt’in bu programını NEW DEAL adında uygulanmıştır. Hatta Batı dünyasının entelektüel çevrelerinde   ABD deki 1929 buhranını J.M.Keynes’ in insanları sefaletten bir süreliğine uzaklaştırmak, gidişatın yönünü ve hızını değiştirmiyor.

XXX

Keynes’in Lenin’den aldığı devlet kapitalizmi sistemini Roosevelt’e uygulatmasıyla 1929 açlığı engellenmiştir. Yani diğer bir deyişle Keynes Lenin’in formülü ile kapitalizmin çökmesini değil fakirliğin bir süreliğine ortadan kalkmasına neden oldu.

2015 yılına gelindiğinde İngiltere ortak pazardan çekilmek zorunda kalmış ve ABD’ye sığınmak için Merkel’i yalnız bırakmak durumunda kalmıştır. İngiltere’nin Amerika’ya sığınması ne İngiltere’yi ekonomik buhrandan kurtarmış ne de Obama döneminin son günlerinde Marx’ın kehanet gibi olan görüşü gibi kapitalizm çatırdamaya başlamıştır. Yani Lenin’in devlet kapitalizmi kavramı Marx’ın ‘’Kapitalizmin Mukadder Ölüşü” nün ortaya çıkmasına engel olamamıştır.

Karl Marx’ın söylediği  kapitalizmin çöküşünü hiçbir güç engelleyemez sözü doğrulanmıştır. Marx’ın ima ettiği kapitalizmin en güzel tanımını Vatikan’daki Papa söylemiştir. Günümüzdeki en büyük sorun:

 ‘’Ekonomi daha fazlasını elde etme hırsıyla yürüyor ve çelişkili bir biçimde de gereksiz olan bir kültürü besliyor. Genç insanlar doğum oranları kısıtlı olduğunda gözden çıkarılıyorlar. Yaşlılar da bize artık hizmet etmedikleri, üretmedikleri için göz ardı ediliyorlar, bu işlevsiz sınıf… Çocukları ve yaşlıları gözden çıkararak bir insanın geleceği gözden çıkarılmış oluyor çünkü gençler güçlü bir şekilde ileriye götürecek ve yaşlılarda bize akıl verecekler. Onlarda bu insanların hatıraları var ve bunu gençlere aktarmalılar. Ve şimdi gençleri işsizlikle gözden çıkarmak moda oldu. İşsizlik oranları bana göre çok endişe verici, bazı ülkelerde %50’nin üzerinde. Biri bana 25 yaş altı 75 milyon genç Avrupalının işsiz olduğunu söyledi. Bu gaddarlıktır. Ama biz hala, artık tutunamayan bir ekonomik sistemi sürdürme adına bütün bir nesli göz ardı ediyoruz, hayatta kalmak için savaşmak zorunda olan bir sistemi, aynı büyük imparatorlukların yaptığı gibi. Ama Üçüncü Dünya Savaşı yapılamayacağı için bölgesel savaşlar yapıyorlar. Bu ne demek? Silah üretip satıyorlar ve bununla, para idolünün ayakları altında insanları feda eden dünyanın büyük ekonomilerinin, taparcasına sevilen ekonomilerin, bilanço tabloları düzenlenmiş oluyor.

Bu eşsiz düşünce, düşüncenin çeşitliliğini ve bu sebeple de insanlar arasındaki diyalog zenginliğini alıp götürüyor. İyi anlaşılmış küreselleşme zenginliktir. Yetersiz anlaşılan küreselleşme farklılıkları etkisiz bırakan şeydir. Bütün noktaların merkeze eşit uzaklıkta olduğu bir küre gibidir. Zenginleştiren küreselleşme çokyüzlü şekil gibidir; hepsi birleşmiş ama tek tek kendi özelliklerini, zenginliklerini, kimliklerini koruyan ve bu Tanrı vergisi değildir. Ve bu olmamaktadır.’’ (1)

XXX

Kısaca Papa’nın ‘’Silah üretip satıyorlar ve bununla, para idolünün ayakları altında insanları feda eden dünyanın büyük ekonomilerinin, taparcasına sevilen ekonomilerin, bilanço tabloları düzenlenmiş oluyor.’’ diyerek kapitalist ekonominin özünü belirtir. Dünyanın en büyük ekonomilerinin sahiplerinin esas amacı her zaman daha fazla kâr elde etmektir. Dünyanın en büyük üreticileri bilançolarında daha yüksek kâr değerleri göstermek için üretmeye devam etmek zorundadır.

Üretim ekonomisini destekleyenler açıklama yapmadan önce ‘’ne için ve nasıl’’ diye düşünmelidirler. Hele hele Türkiye gibi devlet kapitalizminden uzaklaşıp, kâr maksimizasyonu için yani kârını çoğaltmak için uğraşan kapitalistlerin yanında üretim ekonomisinin yüceltilmesi düşündürücü bir durumdur.

Devlet  kapitalizmini kurtarıcı olarak gören ve bu görüşü ifna edecek olan üretim ekonomisini desteklemek abesle iştigaldir.

 

Coşkun Ürünlü

28 Ocak 2017


(1) Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis’in Güncel Sorunlara Bakışından İzlenimler – Coşkun ÜRÜNLÜ / (http://www.urunlu.com.tr/133-vatikan-devlet-baskani-papa-francis%E2%80%99in-guncel-sorunlara-bakisindan-izlenimler )

 (*)  https://innovationandgrowth.wordpress.com/2011/08/10/production-economy-vs-consumption-economy/

Orijinal metin:  ‘Production Economy’ vs ‘Consumption Economy’

In a recent post, I said that the U.S. should be a production economy, not a consumption economy. Matt Yglesias notes that “I have really no idea what that’s supposed to mean, since presumably the idea is to produce goods and services that people want to consume.”

Let me explain: I believe that the U.S. has come to a fork in the road. The direction we’ve been going leads to the  the consumption economy, putting more resources into consumption and distribution rather than production. It hasn’t been working for us.

The U.S. needs to change course to a production economy:  put more emphasis on investment in physical, human, and knowledge capital, and less on consumption as the yardstick of success.  We need to take up our fair share of the global productive burden.

To see one indicator of the consumption economy  take a look at this chart.

 

 

 

 

It tracks the buildings used for manufacturing (production) versus buildings used for retail, wholesale, and warehouses (distribution). Around 2001 the lines crossed, a sign that distribution was becoming more important than production in the U.S. economy.

The goal of a consumption economy is to provide consumers with low prices and wide variety, with less concern about jobs and wages.

In a consumption economy, successful corporations are the ones who can best manage their global networks of suppliers to obtain the lowest costs. Offshoring is a mark of pride,  showing that companies can meet the desire of their customers for lower prices.

In theory, a consumption economy can be a great thing.  Low prices can presumably bring higher living standards for households, as real wages rise.  In theory, production is not an essential component for economic prosperity if you can create the product and organize the production and distribution process.

The great success story for the consumption economy is Apple. Apple is a spectacularly profitable creator of innovative  products and ecosystems, and a successful retailer to boot.  However, the company does not manufacture the  iPads, iPhones, iPods, and so forth that  it creates and sells.  Creation and distribution, but no production. [Edited for clarity. See below*]

However, Apple is Apple. For the rest of us, the consumption economy isn’t working  so well.

I promised myself I would stop writing excessively  long posts, so I’m going to stop here for now.

 

(*)              Üretim Ekonomisine Karşı Tüketim Ekonomisi

Son gönderilerimin birinde Amerika’nın bir üretim ekonomisi olması gerektiğini söyledim, bir tüketim ekonomisi değil. Matt Yglesias şu sözleri söylemiş ‘’Bunun ne anlama geldiği ile ilgili gerçekten bir fikrim yok, büyük olasılıkla ana tema insanların tüketmek istediği malları ve hizmetleri üretmektir.’’.

Açıklayayım: Amerika’nın bir yol ayrımına geldiğine inanıyorum. Gittiğimiz istikamet tüketim ekonomisine çıkıyor, üretime daha çok kaynak harcamaktansa tüketim ve dağıtıma harcanıyor. Bu bizim işimize yaramadı.

Amerika rotasını üretim ekonomisine doğru değiştirmeli: fiziki, beşeri ve bilgi sermayesine yatırıma daha çok önem verilmeli, başarının dönek taşı olan tüketime ise daha az. Küresel üretim yükünden payımıza düşen adil hisseyi almalıyız.

Tüketim ekonomisinin bir göstergesini görebilmek için aşağıdaki tabloya bir göz gezdirin.

Tablo imal eden(üretim yapan) binalara karşı perakende, toptan satış yapan ve depo(dağıtım) amaçlı kullanılan binaların oranlarını gösteriyor. 2001 civarlarında iki çizginin kesiştiği yer dağıtımın(tüketim) Amerika ekonomisinde üretimden daha önemli hale geldiğini gösteriyor.

Tüketim ekonomisinin amacı tüketicilere düşük fiyatlar, bol çeşitlilikle beraber iş ve maaş hakkında daha az kaygılı olmayı sağlamaktır.

Bir tüketim ekonomisinde, başarılı şirketler küresel tedarikçiler ağlarını en düşük maliyetleri elde etmek için en iyi yönetebilenlerdir. Şirketlerin maliyetlerini düşürmek için başka bir ülkeyi kullanması, onların tüketicilerinin arzuladıkları düşük fiyatlara ulaşabilmelerini gösteren bir övgü nişanıdır.

 

 

 

Teoride bir tüketim ekonomisi mükemmel bir şey olabilir. Düşük fiyatlar muhtemelen hane halkına daha iyi yaşam standartları ve gerçek ücretlerinin artmasını getirir. Teoride üretim, eğer bir çıktı yaratabiliyorsanız ve üretimi ve dağıtım süreçlerini organize edebiliyorsanız ekonomik refahın temel bir bileşeni değildir.

Tüketim ekonomisinin en iyi başarı hikayesi Apple’ dır. Apple yenilikçi ürünler ve ekosistemlerin, bir de üzerine başarılı perakende satışın ilgi çeken karlı bir yaratıcısıdır. Fakat şirket Ipadleri, Iphoneları ve Ipod ve benzerlerini imal etmiyor, tasarlıyor ve satıyor. Tasarım ve dağıtım var, üretim yok.

Ama Apple Apple. Biz geriye kalanlar için tüketim ekonomisi pek de iyi çalışmadı.

Kendime çok uzun yazılar yazmama sözü verdim, o yüzden burada yazmayı bırakıyorum.

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır