CHP' nin 7 Haziran Milletvekili Seçiminde Gözardı Ettiği Temel Öge: ''Ekonomik Sistem''

 CHP' NİN 7 HAZİRAN MİLLETVEKİLİ SEÇİMİNDE GÖZARDI ETTİĞİ TEMEL ÖGE: ‘’EKONOMİK SİSTEM’’

 

Rhetoric is the art of ruling the minds of men.

Plato

 

Dünya uygarlık tarihinde Devlet ve Toplum konusunda temel düşünürün Sokrat olduğu bilinen bir gerçektir. O, demokrasinin var olabilmesi için temel bir olgunun varlığının gerekli olduğunu vurgular. Sokrat’ın anlayışında “halkın bilgi ve bilinç seviyesi zaten düşüktür; doğru idareciyi seçecek basiretten mahrumdurlar. Bu nedenle, iyi niyetli filozof-kral idaresinin diğerlerinden daha üstün olduğunu ifade eder.” http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/94-metin-bosnakin-tum-yazilari/3594-demokrasi-otokrasi-ve-sokrat 

Kısaca Sokrat’a göre demokrasinin ilk şartının seçilmesi öngörülen kişilerin “yeterli” olmalarını temel şart olarak ileri sürmesidir.  Sokrat’ın bu önerisine sanki cevap verircesine Yılmaz Özdil Türkiye’nin 7 Haziran seçimine giderken AKP iktidarı ve ona muhalefet eden CHP ile Vatan Partisinin yöneticilerinin yeterlilikleri açısından analizini şöyle yapmaktadır.

“Hangisi memlekete daha faydalı? Partiyi partiyle kıyasladığında, CHP karşısında Vatan partisi belki yüzde 10 etmiyor ama… İsimleri tek tek kıyasladığında, yüzde 100 fark atıyor… Neden CHP’yle kıyaslayarak örnek veriyorsun derseniz? CHP genel sekreteri Gürsel Tekin, “HDP’ nin barajı aşmasını arzu ederiz, HDP’ nin güçlenmesi bizi çok mutlu eder” dedi ya… İşte o nedenle CHP’den örnek veriyorum. Çünkü illa bir parti daha barajı aşacaksa, HDP yerine Vatan partisinin aşmasını arzu ederiz… Gürsel Tekin’i HDP mutlu ediyorsa, bizim de Vatan’la mutlu olmamızda sakınca yoktur herhalde. “ http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/yilmaz-ozdil/vatan-799804 

XXX

Sokrat’ın ifade ettiği diğer bir tez ise “  kişinin seçilerek yönetici olması, mutlaka iktidarı hak ettiği anlamına gelmiyordu. Çünkü yöneticilerin yeterliği aynı zaman da seçmen yeterliğine bağlıydı”.  Bu ‘’seçmen yeterliliği’’ kavramını Özdil bir bakıma 7 Haziran seçiminin sanki iki yüzücünün aynı yüzme havuzunda rekabet ettikleri gerçeğinden hareket etmişçesine ele almayı gerekli görmemiş olsa gerek diye düşünebiliriz. Gerçekten de bu rekabetin zaferini saptayacak olan olgu, aynı havuzda yüzücülerin öz niteliklerinin, kalitesinin etkinliğini gösterecek olan bir yarış olacağıdır. Bu öz nitelikler ise yüzücülerin hem kişisel beceri ve yeteneklerine hem de bu yüzücülerin yetiştirilmesinde dayandıkları öğreti "sistem “inin kurallarının niteliğine bağlıdır. Yani Özdil’ in köşe yazısında gündeme gelmeyen olgu, Partilerin dayandıkları SİSTEMLER deki farklılıklarının gündeme taşınmamış olmasıdır.

XXX

SİSTEM farklılıklarının gündem dışı kalmasının iki önemli nedeni vardır. Birincisi siyaset sahnesindeki oyuncuların hemen hemen hepsinde ekonomi biliminin öğretisindeki temel olgular hakkında bilinçlenmeden yani “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan” ların Atatürk’ün döneminin bitmesinin ardından yani 1940’lı yıllardan  başlayarak  2000 li yıllara  kadar gelen dönemde  SOL içerikli bilimsel  veriler ve hatta bu düşüncelerin  tartışılmasının  bile  ‘’muzır’’ olduğu anlayışı ile yasaklanmış olmasıdır.

İkincisi ise “yasakların” kaldırılması aşamasına gelene kadar yani 1960 harekatından 2000 li yıllara gelene kadar  “fikir sahibi” olanlar bilgiye sahip olmadıkları için sözde ‘’akil’’ insanlar akla ve bilgiye değil nakle dayalı ortanın solu, demokratik sol, milli demokratik devrim, üretim ekonomisi, sosyalizm, komünizm, bilimsel sosyalizm, üreten ekonomi, halk sektörü, köy kent ve diğer birçok etiketlerle Türkiye toplumunun kavram karışıklığı içinde yaşamasına neden olmuşlardır. Bunların bir ekonomik sistem kavramını ifade etmeyen ‘’kişisel’’ uydurma kavramları ile Türkiye’nin reel olmayan girdaplar içinde kalmasına neden olmuşlardır. 

Bu durumun en kötü sonucu ve en vahim olan yanı da profesör unvanlı kişiler siyasal partiler kurmuşlar ve bu kurdukları partilerinin dayandığı temellerin sosyalist-komünist adı altında ya da bu kavramların sanki dünyada ve hiçbir tarihte sosyalist/komünist Marksist temellere dayalı uygulamalar olmamasına rağmen sadece  “var” lığına inanarak yani bilimsel olmamasına rağmen Türkiye’nin düşünce dünyasını karmaşıklığa itmişlerdir. Bunun tarihteki en güzel örneği olarak Behice Boran ile Mehmet Ali Aybar arasındaki sosyalizm düşüncesine ait farklı inanışları yüzünden aralarında doğan farklı davranışları ve eylemler anımsanmalıdır. Sadece tarihte değil günümüzde dahi bir çok düşünür gerçeklikten uzak bu tür  görüşlerini  2015 yılında dahi yazmaya devam etmektedirler. http://www.urunlu.com.tr/137-devlet-kapitalizmi-karma-ekonomi-sisteminin-dirilis  

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ülkemiz iki farklı ekonomik sistem ile yönetilmiştir (*). Birincisi Mustafa Kemal Atatürk çizgisi olan Karma Ekonomi (Devlet Kapitalizmi – Devletçilik) dir. İkincisi ise A.Menderes ile T.Erdoğan’ ın uyguladığı Kapitalist sistemdir.( Diğer bazı görüşler de zaman zaman uygulanmıştır.(**)

XXX

Günümüzde Cumhuriyet Halk Partisi’nin sözcüsü olarak Genel Başkan Yardımcılığına getirilen Dr. Selin Sayek Böke ise ‘’kapitalizme uyum göstermeliyiz’’ demiş ama daha sonra eleştiriler karşısında "Kapitalizme uyumlu bir ekonomi politikasından değil, kapitalist düzen yerine toplumcu bir ekonomi modelini halka sunmanın şart olduğunu söyledim. Medyaya eksik yansımış'' diyerek bu görüşünü temelde değil görüntüde modifiye etmekle yetinmiştir.

Bu modifikasyonunu yapmasının nedeni ise 10 Nisan 2015 tarihinde Sözcü Gazetesindeki köşesinde Yılmaz Özdil’ in Sayek’i eleştirmesi karşısında Sayek 12 Nisan 2015 yani iki gün sonra aynı gazetede cevap vermiştir. Ama Sayek’in cevabında Cumhuriyet Halk Partisinin dayanacağı ekonomik sistem hakkında açık bir düşünce yoktur. Onun yerine ‘’ CHP’nin ekonomi ‘’programında’’ ne var?” sorusuna şu cevabı vermiştir:

 ‘’Dört temel üzerine oturuyor politikalarımız. Biri, sosyal adaletsizliği giderme politikaları. Emekliye iki maaş bunun bir sonucu mesela. İkincisi, ülke çok ciddi bir verimlilik kaybına uğradı. İnsana ve  yarına yatırım yapmaz hale geldi. Biz nasıl verimli olacağız? Ancak ve ancak bilgi, donanım, teknoloji barındıran bir üretim modeline geçerek. İnsana yatırım yapacağız. Üçüncü ayak, bu anlattıklarımın sürdürülebilir kılınması. Dördüncüsü de, çok dramatik. Bugüne kadar yaşamı yıkıp yakan bir politika güdüldü. Şöyle bir imge kuruyorum kafamda buna dair: Bir kepçeye binmiş Cumhurbaşkanı, önünde gördüğü insanı, hayvanı, ağacı ezip geçiyor, arkadan koşanlar da öndeki yıkımı görmüyor! Ülkeyi bu vahşetten çıkarmanın tek yolu, Türkiye’yi A.Ş. gibi değil, ülke gibi yönetmek.‘’ http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/chp-25-milyar-lirayi-emeklilere-dagitacak-801554

XXX

CHP’nin ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Sayek Türkiye’yi A.Ş gibi değil, ülke gibi yöneteceğini söylüyor ama kapitalizm yerine her hangi bir sistem getirip getirmeyeceğini belirtmiyor sadece Türkiye’de uygulanan mevcut sistemin yaralarının yarattığı acıları “dondurmak” yoluyla hafifletecek “dört temel” olguya dayanacak bir programdan oluşan bir ‘’toplumcu’’ ekonomi modelini halka sunma yaklaşımını sergiliyor. Bu davranış biçimi ile bir ülkenin bir noktadan alınıp daha ilerideki bir zaman saniyesine kadar geçeceği aşamaların her bir kademesindeki olay ya da olguların bir yukarı basamağın temeli olup olmayacağı kapalı geçiliyor. Bu bir bakıma merdivenlerin basamaklarında "statik"leşen ve bir üstteki kademeye bir alt basamakta oluşturulan iç olgulardan elde edilen doneler (veriler) dikkate alınmadan sonuca varılmayı öngörüyor.

Bu bütünsel olmayan parsiyel bir yaklaşımdır ve bir  “durum ”un fotoğrafının çekilmesidir; yani statik bir durumun saptanmasıdır.  Hatta slayt makinesi ile her bir  statik durumun  “zaman” içinde aldığı yeni durumların kökteki oluşumlarının gelişimini  göstermeyen yarı-dinamik  resimlerin görülmesinin dahi tercih edilmediği bir yaklaşımdır.

Bir  “A” durumundan “B” durumuna ilerlemenin özünde oluşacak değişim unsurlarının ele alınması kapitalizmin temellerinden ayrılmayı içerir ki bu tür  ekonomistlerin Kilise nasıl kendi edict’ lerine  karşı gelen günahkarları  afaroz  ederse  bu iktisatçılar da  günah işlemişçesine kapitalizmin oligarkları tarafından  aforoz edilirler.  Kapitalizmin Papa’sı olan ve 2006 yılında ölen Prof. Milton Friedman  kapitalist oligarkların tek bir toplumsal zorunluluğu olduğunu şöyle ifade etmektedir. “ There is one and only one social responsibility of business – to use its resources and engage in activities designed to increase its profits so long as it stays within the rules of the game” (İş dünyasının sadece tek bir toplumsal sorumluluğu vardır, kaynaklarını oyunun kurallarına içinde kalarak karlarını arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktır). Bu görüşün özünü İngiltere Cambridge üniversitesi Profesörlerinden ve J.M.Keynes’in tezlerini geliştirdiği bilinen  Prof. Dr. Joan Robinson şöyle açıklamaktadır: “Ortodoks iktisatçılar, kapitalist sistemin, doğanın ölümsüz düzeninin bir parçası olduğunu kabul ederlerken, örneğin Marx geçmişin feodal ekonomisinin, geleceğin sosyalist ekonomisinin dönüşümüne uğrayacak geçici bir aşaması olarak kabul eder’’.

Burada ifade edilen nokta Ortodoks iktisatçıların kapitalist sistemin özünden  uzaklaşmalarının  mümkün olamayacağıdır.

XXX

Türkiye’de üniversitelerde okutulan iktisat bilimi Dr.Joan Robinson’un bahsettiği Ortodoks iktisatçıların yaklaşımı içindedir.  Yani öğretilerin temelinde “ zaman”  faktörü dikkate alınmaz. Bu faktör ele alınacak olurlarsa bir ekonomik SİSTEM i düşünmek zorunluluğu ortaya çıkar.

Gerçekten de Selin Sayek Böke’nin ülkenin kalkınması için dayanacağı ekonomik sistemden bahsetmemesinin nedeni CHP’nin ekonomi politikasının temelinde kapitalizmin esas alınmış olmasıdır. Bu durumda CHP sözcüsü Dr. Sayek ‘in dört temel üzerine oturttuğu politika kapitalizmin aksayacak taraflarını düzeltmek yoluyla çökmesi mukadder olan ekonomik yapının AKP’den hiç farkı olmayacağı aşikardır, Emekliye iki ikramiye vermek gibi anlam dışı öneriler CHP’nin intihara yaklaşmış olduğunu göstermektedir. http://www.urunlu.com.tr/127-tarih-tekerrur-ediyor-chp%E2%80%99nin-intihari---akp%E2%80%99nin-cokusu  

Dr.Sayek’in yukarıda söylediği  ”toplumcu” bir ekonomi modeli kapitalist sistemin muhafaza edilmeye devam edilmesini içeriyorsa CHP’ nin Ecevit dönemindeki ülkenin çağdaşlaşmasının aracı olarak hayal ürünü olan ve hiçbir yerde var olmayan Köy Kent ve Halk Sektörleri gibi “toplumcu” formülleri hatıra getirmektedir. Bu durumda tarih tekerrür edecek ve hali hazırda davet edilmiş Kemal Derviş masaya oturacak ve moribund kapitalizmin Türkiye ayağını temsil ederek CHP’ nin ekonomik icraatını yürütecektir.

XXX

Yılmaz Özdil’in Vatan Partisi yöneticilerinin liyakatini anlattığı yazısına ek bir noktayı da şöyle hatırlatmamız gerekmektedir. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Türkiye’de uygulanacak sistemin ne olması lazım geldiğini belirlediği ifadesini hatırlatalım. Perinçek 18 Aralık 2014 tarihinde düşündüğü ekonomik sistemi Aydınlık gazetesindeki yazısında şöyle ifade etmiştir. ”Türkiye, …üretime yönelmek için Karma ekonomi rejimine geçmek zorundadır. … Ne derseniz deyin, Devlet Kapitalizmi ya da Karma Ekonomi, yalnız Türkiye’nin değil dünyanın önündeki seçenektir.’’ ifadesidir. Aslında Dünya tarihinde geçerli olan ve toplumların yaşamı için uygulanan iki temel SİSTEM var olmuştur.  Birincisi feodal üretim biçiminin iç ögelerinin birbirini etkilemesi sonucunda varılan kapitalist sistem ve bu sistemin ilerleme süreci içinde kar için insanın insanı sömürme zorunda olması nedeniyle moribund kapitalizme dönüşmesinin engellenemeyeceği aşikar hale dönüşünce  “insan” unsurunun “akıl” kullanılarak sağlanan Karma Ekonomi ( Devlet Kapitalizmi- Devletçilik ) sistemidir.

Diğer bir ifade ile günümüzde SOL kelimesi ile ifade edilen kavramların içeriğinde sosyalizm komünizm kavramları değil sadece ve sadece bağımsız bir ülkenin insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğü ve toplumun refahını isteyenlerin belirttiği bir tanımdır ve Karma Ekonomi sistemidir. .

Bu tanımı en iyi kullanan Yunanistan’daki Syriza hareketi olmuştur.

XXX

Bu söylem ile Vatan Partisi Türkiye’nin önümüzdeki milletvekili seçiminde dayanacağı ‘’sistem’’i vurgulayan tek siyasi parti olduğu ortadadır. ‘’Türkiye’nin değil dünyanın önündeki seçenektir’’ ifadesiyle vurgulanan bu durum, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930 yılında Anayasamıza koydurduğu Altıncı Ok olan ve çağdaş dünyadaki ismiyle Karma Ekonomi (Devlet Kapitalizmi-Devletçilik) ilkesidir. Günümüzdeki CHP yöneticilerinin görmezden geldiği ALTINCI OK’u özümseyen tek Parti şu an Vatan Partisidir.

Ama başka bir açıdan bakıldığında Vatan Partisinin kadrolarında bir takım ekonomi kurmaylarınca ‘’Üretim Ekonomisi’’ , ‘’ Üreten Ekonomi’’ gibi ifadelerle (Aydınlık Gazetesi, Krize Çözümü Olan… 16 Nisan 2015, sh.8) Parti Başkanı Doğu Perinçek’in sistem anlayışını diğer bir deyişle Mustafa Kemal Atatürk’ün Karma Ekonomi anlayışını desteklemek üzere yeni bir takım etiketlerle seçmenlere anlatmakta ısrar etmektedirler. Bu kurmaylar muhakkak ki her türlü üretimin, her türlü sistemde var olduğunun bilincinden uzak değildirler. Dolayısıyla belki de Doğu Perinçek’in ‘’Karma Ekonomi tek seçenektir’’ ifadesini  “üretim” kavramıyla iletmek istemektedirler.

Coşkun Ürünlü

18 Nisan 2015

------------------------------------

(*) Dünya tarihinde V.I.Lenin’in ölümünden hemen sonra Stalin tarafından kurulan Kumanda Ekonomisi sistemi Yeltsin-Putin Dönemi ile kaldırılmıştır. Bu kaldırılan dönem Stalin tarafından sosyalizm olarak etiketlenerek dünyanın bir çok ülkesinde sosyalizm yalanı ile birçok kişinin yanılmasına neden olmuştur. Bu yanlışın bittiği tarih için bknz. http://www.urunlu.com.tr/105--cin-halk-cumhuriyetindeki-ikinci-devrim-%E2%80%98%E2%80%99devlet-kapitalizmi%E2%80%99%E2%80%99-sisteminin-kabulu- 

(**) Türkiye’de uygulanan Ecevit dönemini de unutmamalıyız. Zira Ecevit de kapitalist sisteme dokunmadan o sistemin sadece olumsuz yanlarını onarmak için yarattığı bazı “pseudo”  parça tedbirleri örneğin Halk Sektörü Köy Kent gibi dünya tarihinde  yarı feodal alt yapılı hiç bir ülkede kullanılmamış reçeteleri yaratmış ama  ne var ki sonuçsuzluğa çare olarak ABD’den Kemal Derviş’i Kapitalizmi canlandırmak üzere getirmek zorunda kalmıştır.

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır