Anadolu'nun Kaybettiği Değerlerin Hüzünlü Anımsanması: "Ekinler Gece Büyür"

ANADOLU‘NUN KAYBETTİĞİ DEĞERLERİN HÜZÜNLÜ ANIMSANMASI: ”EKİNLER GECE BÜYÜR”

 

Yılmaz Karakoyunlu sanat dünyamıza “Ekinler Gece Büyür” isimli kitabını eklemiş bulunmaktadır. Romanlarıyla edebiyat dünyamıza hediye ettiği eserlerine şimdi de dokuz adedi gerçek biri hayal ürünü olan öykü tarzındaki hikayelerini hediye etmiştir. Romanlarının çoğunluğunda esas öz, roman kahramanlarının içsel dünyalarını toplumsal ve siyasal olgu ve olaylar penceresinden bakarak ele alır. Bu son kitabındaki temel yapıda ise Türk toplumunda siyaset ve toplumsal değer yargılarının irdelendiği her hangi bir temel olgu yoktur. Tüm öykülerde ortak nokta roman kahramanlarının hayatlarında değer verdikleri özelliklerinin vurgulanması esas alınmıştır.

Bu özellikler Anadolu insanının 50-60 yıl önce sahip olduğu ama günümüzde yitirildiği insancıl duygusal yapılarının nasıl akla dayalı olgular olduğunu vurgulamak için anılarını tazeleyerek güçlü hafızasının ürünlerini  günümüz dünyasında satırlar halinde canlandırmıştır. Bu canlandırmada o kadar güçlü tanımlamalar yapmıştır ki Karakoyunlu okuyucuyu adeta acıma ve üzülme girdabıma sürüklemekte ama bu sürüklemeyi son derece “iyimserlik” duygusuna kavuşturarak nihayete erdirmektedir.

Öykü yazarlığının roman yazarlığından temel farkı roman yazarlığının temelinde hem roman kahramanının hem de yanında ikincil kahramanların yani temel aktörlerin olaylar karşısında aldıkları hal ve tavırlar ile olguların tasvir edilmesidir.

Öykü yazarlığından temel olgu ise bir kişinin yani roman kahramanının ruhsal ve düşünsel yapısı öyle anlatılır ki onun insan olarak varlığının tümünün irdelenmesi anlamına gelir. Bu olgu ister bir köyde ister bir sokak eczanesinde ister bir bakkalda roman kahramanın varlığının tümünün tek başına irdelenmesi anlamına gelir. 

Bu varlığın tümünün irdelenmesinde Yazar’ın son derecede yüksek yetenek ve algılama hassasına, öz niteliğine, sahip olmasını gerektirir. Bu var oluş çok nadir ortaya çıkar ama çoğunlukla da roman yazarlarında tespit edilebilir. Nitekim Karakoyunlu’nun şaheser Serçe Kuşun Sonbaharı adlı romanında bu olgu kendini saklayamaz ve belirgin hale dönüşür. Ama öykü yazmada bu saptama yazarın öykünün kahramanı ile özdeşleştiği “an”dır. Bu an, bu saniye yazarın bize intikal ettirdiği cümleler aslında yazarın varlığıdır, kendisidir.

Karakoyunlu’nun, adeta kendisinin akıl, özlem, ihtişam içindeki hüznünü   okuyucuya intikal ettirmedeki becerisini kutlamak gerekir.

Coşkun Ürünlü

27 Mart 2014 

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır