İkinci Rönesans’ın Doğumu : Papa Benedıct XVI. İstifa Etti

İKİNCİ RÖNESANS’IN DOĞUMU : PAPA BENEDICT XVI İSTİFA ETTİ

 

‘’Doubt is the origin of wisdom” 

René Descartes

 

 

Karanlık Orta Çağ’da en önemli olay Hristiyanlık anlayışının darmadağınık söylemlerinin insan topluluklarının yaşamasını zorlaştırdığının İmparator Konstantin tarafından tespit edilmesidir. İmparatorun kendisi çok tanrılı dine inanıyor olmasına rağmen İmparatorluğun birçok yöresinde vuku bulan kargaşalıklardan ötürü tedbir almak istemiştir. Hristiyanlığın doğuşundan M.S.325 yılına kadar geçen dönemde, Hristiyanlık inancının yapısı ve temelleri farklı farklı kurallar içermektedir. Bu nedenle İmparator Konstantin Hristiyanlığın esaslarının kristalleşmesi için 325 yılında İznik Konsili’ni toplamıştır. Konsilde Hristiyanlığın temellerini oluşturan ilkeleri saptamıştır(*); ama ne var ki  Konsil kararlarının yazıldığı ve İmparatorluğuna bağlı tüm ülkelere "İmparatorluk belgesi" ile "Hristiyanlığın ilkeleri" olarak dağıttığı metnin daha mürekkebi kurumadan Hristiyan inancı Katolik ve Ortodoks anlayışı olarak ikiye ayrılmıştır. (1)

 

Bu ikiye ayrılmış farklı inanç huzmelerinde özellikle Katolik Kilisesi’nin kendisine bağlı insanları yönetirken Papaların kullandığı metodun temelinde, akıl değil Tanrı’nın kendilerine "zata mahsus" olarak yüklediği özelliklere dayandığı inancı bulunmaktadır. Bu inancın Papalar tarafından uygulanmasında Engizisyon ve aforoz edilme kavramları da rol oynamıştır. Diğer bir değişle Antik Yunan’da var olan akıl ve özgür düşüncenin hapse atıldığı bu Ortaçağ dönemi insanlık tarihine  Karanlık Çağ olarak isimlendirilerek geçmiştir. Gerçekten de Karanlık Ortaçağ’ın sorumlusu olarak Vatikan'ın adını kara listeye yazılmasına sebep olan olaylar tarihte yerini almıştır. Bu olayların sorumlusu kendisini Tanrı yerine koyan Vatikan'da hüküm süren Papalar olmuştur. Bu açıdan bakıldığında gerçekten de bu dönemde ve daha sonra zamanımızda da var olan Papa anlayışı ve tanımı da bu olguyu ifade etmektedir.  Örneğin Papa kavramının 1983 yılında çıkarılan Kilise Canon (Anayasa) tanıma göre  "Papanın görevi Hıristiyan topluluğunu yönetmede yargılamada, yasamada Tanrı tarafında şahsına (zat'a mahsus) verilmiş bir güçtür (2); yani Papa Cross'un (Çarmıh'ın)ta kendisidir(3)”  Bu anlayışı 1517 yılında Reform Hareketinin   başlamasını sağlayan ve Katolik Kilisesinin etkinliğini temelde sarsan Martin Luther’de dahi görüyoruz.  Hristiyanlık  dünyasında Protestan akımını 95 Tezlerini yazıp yayınlayan ve bu şekilde Rönesansı hızlandıran Martin Luther tezlerinin 9. Maddesinde, "Papa" niteliğini sorgulamamış ve bu niteliği şöyle teyit etmiştir: "Papa kendi zatında Kutsal Ruh' u taşımaktadır.  Papa insanların yaşamı sona erinceye kadar bu gücü "hakim-i  mutlak" olarak kullanır"(4).

 

Bu durumda Papa’nın zatındaki Kutsal Ruh'un insanları  Tanrı (Kutsal Ruh) olarak yönetmeye muktedir kılmıştır anlayışına ve inancına dayanan  Papalar Hristiyan toplumları yönetmişlerdir. Aslında Tanrılaştırılmış Papaların  uygulamalarında da  Tanrı adına  akıl  dışı, ekstrem uygulamalar olduğunu görebiliriz. Örneğin 1095 - 1291 yılları arasında Hristiyan Avrupa tarafından tertiplenen Haçlı Seferleri, Selçuklu Türkleri’ni Anadolu'dan atmak amacıyla Vatikan tarafından düzenlenen dini savaşlar vardır. 1095 yılında Papa Urban II tüm Hristiyanları Türklere karşı bu savaşa katılmaya davet etmiş ve bu uğurda öleceklerin anında tüm günahlarından kurtulacaklarına dair fetva vermiştir. Diğer bir örnekte ise 14. yüzyılda Katolik kilisesi, Kara Ölüm salgınından sorumlu tuttukları Yahudileri yakmış, büyücülüğün varlığını kabul etmesiyle insanlara yüzyıllarca korkunç acılar çektiren Engizisyon yolunu da uygulamıştır. Diğer yandan İncil'in Latinceden halkın kendi dilinde okuyup anlayabileceği dile tercüme eden ilk çevirmen filozof John Wycliffe (1330-1384) olayı önemlidir. John Wycliffe, ölümünden 44 yıl sonra o anda Vatikan'daki Papa Martin V tarafından onun hakkında bir Karar alınmıştır. Bu karar  Wycliffe'in "heretic"  yani dogmalara karşı olan ve kendi kilisesinin itikatlarına karşı gelen kimse   olduğu ilan edilmesidir. Bu karar üzerine  mezarı açılmış ve kemikleri çıkarılarak "kabul edilmiş doktrine karşı gelen kimse"  yani  skolastik  anlayışa karşı gelen  diye 1428 yılında yakılmıştır.

                        

XXX

 

Yukarda anlatılan  durum İtalya tarihinin en büyük yazarlarından olan Dante Alighieri (1265-1321), La Divina  Commedia adlı eserinin yarattığı etkinin yaygınlaşması ile büyük bir değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklik Kiliseye insanları yönetmede  yeni bir silah gibi kullanılan kuvvet ve kudret yetkisini "korkutma" silahını  vermiştir. Maddi cezalara ek insan hayatının geleceğiyle ilgili Tanrı'nın yeryüzündeki varlığı olarak kabul edilen Papa’ya dinsel kamuflajlı bir güç vermiştir. Bu gücün yaratılmasında önemli etki Dante'nin La Divina  Commedia adlı eseridir. İnsanların cennete gitmeleri  ya da dinsel ögelere uymama hallerinde  örneğin Papa’nın  onaylamadığı  her bir "hareket"  ya da  düşüncede kusur işlediğinde cehennem azabıyla cezalandırılabileceği  olgusu doğmuştur. Diğer bir değişle günah (sin) kavramı ağırlaştırılmış bir unsur olarak Papaların eline insanları "tedip" etme anahtarı olarak verilmiştir. Bu anahtar, Dante'nin ölüm ötesindeki mukadder olan  yolculuğu anlattığı İlahi Komedyada üç unsur olan Cehennem, Araf ve Cennet kavramlarının betimlenmesinden kaynaklanmıştır. Kısaca Tanrıya ulaşmak yolculuğunu  detaylı şekilde işleyen ve Arap kültürü ile  Kur'an-ı Kerim'deki ölümden sonraki hayat tarzının unsurlarından özellikle  İsra ve Miraç olayları ile ilgili olan ayetlerden faydalanmıştır. Bu etkilenme Vatikan'daki İznik Konsili kararlarının uygulanmasının yanı sıra İslam'dan  alınan bu olgularla iki anlayışı bir birine mezc edilerek bütünleştirilmiş tekleştirilmiştir. Diğer bir değişle Dante' nin eseriyle Orta-çağ Avrupa'sının karanlık dünyasına bir de ağırlaştırılmış cennet ve cehennemin yeni anlayışı eklenmiştir. Bu anlayış  daha sonra Papalık makamı tarafından da kabul edilerek Batı dünyasının insanlarına kabul ettirilen bir "teoloji" kanunu  haline dönüştürülmüştür. Böylelikle Hristiyan dünyasında da yenileştirilmiş cennet ve cehennem kavramları Kilisenin uygulamaya başladığı etkili bir araç olarak yerini almıştır.

 

XXX

 

Eski Yunan'da zamana göre çok ileri seviyede akla dayalı bilimsel gelişmeler vuku bulmuştur. Aristo'nun temsil ettiği akıl ve Eflatun'un mağara alegorisinde temsil ettiği "Gölge ve Gerçek " kavramı Ortaçağ'daki Vatikan’ın gücünün pekiştirilmesi üzerine unutulmuştur. Ortaçağ’ın din otokrasisi kilisenin insanları Tanrı adına hüküm vererek yönetmesi  ve cennet cehennem kavramlarıyla Makyavelli'nin asırlar sonraki "yöneticiler korku yaratınız; korku bir kere yerleşiğinde idareniz sonsuzlaşır..."  söyleminin uygulanasının temeli atılmıştır.

Vatikan'ın  Dante'nin üçlü tanımlamasını kabul etmesi üzerine de eski durum tam bir  korku  dönemine dönüşmüştür. Günah kavramı modifiye edilmiş cehenneme gitme korkusuyla günah kavramı adeta devrimsel bir değişiklikle ferdin adeta kendi kendisine engizisyon işkencesi yapmasına yol açmıştır. Bu dönemde artık  akıl, özgür düşünce ve eylemler insanlık tarihinden silinmiştir. Papanın fetvaları ile engizisyon mahkemelerinin icraatları  insanların  canlı olarak yakılmalarına kadar  ilerlemiş ve  Birinci Rönesans'a kadar tüm hızı, hışmı ve aldatmalarıyla sürüp gitmiştir. Bu karanlık Orta Çağ dönemi, insanlık tarihinde yerini koruyan  en kanlı ve korkunç olaylara insanlık için yüz  karası dönemin temelinde Vatikan tarihindeki inançlar ve onun emrettiği uygulamalar yatmaktadır.

 

XXX

 

Bu karanlık çağda İslam dünyasında ise  düşünce özgürlüğü  ve  Antik Yunan'ın akla dayalı Sokrat, Aristo ve  Eflatunun eserlerinin özünde yaşam devam etmiştir. Zira İslamiyet’te insanları Tanrı olarak ve cehennem korkusu ve cennet vaatleriyle yönetecek ve aforoz ederek din dışına itecek bir "İslami Vatikan"  yoktur.

Avrupa'da bu dini korkutmalarla dolu uygulamalar  devam ederken, İbn-i Rüşd'ün eski Yunan metinlerinden aldığı akıl esaslı düşünceleri Endülüs’e taşıması ve oradan da Avrupa'ya yayılması ve ayrıca Martin Luther'in “95 Tez” protestosu ile İtalya'daki entelektüel uyanışların sonucunda Reform-Rönesans hareketi hız kazanmaya başlamıştır.

 

Aslında gelişen  Hümanizm anlayışının yaygınlaşması ve niteliğinin gerçek anlamlarının idrak edilmesi Rönesans'ın ilerlemesini  sağlamıştır. Bu anlayışın temelinde ise "evrensel insan"ın tanımı yer almaktadır. Hümanistlere göre "insan" yaşantısında hem fiziksel  hem de entelektüel mükemmelliğin ikisine de ulaşmış olmalıdır. Bu "insan" varlığını sürdürdüğü her durumda erdemli davranan birey olmalıdır. Bu anlayışın diğer bir değişle ifade ettiği durum  Antik ideolojinin temeli olan " il uomo universal" kavramının canlandırılması demektir.  Buna erişmek için ise eğitim ve öğretim öngörmektedir. Bu da temelinde Antik  edebiyat ve tarih anlamına gelmiştir. Bu noktadan hareketle Rönesans'ın yaratılmasına ön ayak olanlar  Aristo Sokrat ve Eflatun’un eserlerinin tercüme edilmesine yol  açmışlar ve hatta Hıristiyan dininin kitabı İncil'in halkın  anlayacağı dillere çevrilmesini  Papaların ağır cezalarına rağmen başarmışlardır.

 

Rönesans'taki aydınlanma (5) ile  aklın esas alınması ve Kilisenin edictler (fermanlar,emirler ve fetvalar) yoluyla insanları cezalandırması olayı sakinleşmiştir. Ama ne  var ki, Vatikan bilim ve aklın gerektirdiği ilerlemeleri kabul  edemeyip  bir çok olguya  karşı gelmiştir ve bu karşı geliş günümüzde de devam etmektedir.

 

Örneğin,

 

 1-Kök hücre araştırmaları

 2-Genetiğin değiştirilmesi

 3-Doğum kontrolü

 4-Kürtaj

 5-Tüp bebek(ivt)

 6-Eşcinsellik

 7- Prezervatif kullanılmasına

 

 karşı gelinmesi sürdürülmüştür.

 

XXX

 

Papa Benedict XVI kendi aklının ve anlayışının Batı dünyasındaki özgür düşüncenin ve bilimsel araştırmalarla gelişen sosyal yapının insan hayatında yarattığı gelişmeleri görmezlikten gelememesi belirgin hale gelmiştir. Özellikle günümüzde kök hücre araştırmaları, tüp bebek uygulamalarının gelişmesi, kürtaj imkânları ve diğer gelişmeler karşısında Kilisenin dogmatik yapısını idame ettirmede çaresiz kalınmıştır. Hele hele Katolik Fransa'nın dahi  eşcinsel yaşam tarzlarını yasallaştırması Kiliseye vurulan son darbe olmuştur. Aslında Roma Piskoposu'nu en çok üzen Obama'nın kürtaj olayını ele alırken " kürtaj hakkında karar alacak olan sadece anne ve babadır" diyerek serbesti önermesi Kilise doktrininin büyük yaralar almasını tevlit etmiştir.

 

XXX

 

Bütün  bu gelişmelerin yanısıra Papa Benedict XVI’nın  kendisinin aydınlığa erişmiş bilim adamı olma niteliği unutulmamalıdır.  Bu nitelik, olayların görüldüğü şekilde kabul edilmesini red eder ve her olayın altında yatan akıl nedenleri ile irdelenmesi yatar ki bu bilimin temeli  olan akıl’ın kullanılması ilkesidir. Gerçekten de önemli olan bu gerçek  Joseph Ratzinger ( Pope Benedict XVI ) in ileri derecede entellektüel yapısına uygun düşmüştür.

 

Papa Benedict XVI’nın istifa  olayı dünya çapında yansımalara sebep olmuştur. Bu olayın en başında gelen husus, Benedict'in söylediği şu cümleden çıkarılabilir: "Ben, imanımı zedeleyen dünyada gelişen olaylar karşısında Tanrı'nın direktiflerini uygulayamıyorum." Bu cümlede ifade edilen, Birinci  Rönesans'tan sonra gelişen bilim ve teknolojik gelişimler  karşısında dondurulmuş hükümler olan dini şeriat hükümlerinin geçerliliğini kaybettiğinin delili ve ispatıdır.

 

Akıl karşısında Tanrı'nın çarmıhtaki görünümü olan varlık yenildiğini görmektedir; yani, aslında , Benedict XVI Papalığı döneminde akla karşı giriştiği mücadeleyi kaybettiğinin bilincine varmıştır. Ayrıca,Benedict XVI’nın Papalığa doğru merdivenleri çıkması esnasında iki önemli gerçekle karşı karşıyadır. Bunlar ;

 

1) Albert Schweitzer’in 1906 yılında yazdığı kitaptaki (6) dünya din otoritelerinin ve Kilisenin görmesini adeta zorlayarak gündem yaratan tezi, yani ‘’tarihteki İsa’’ ile ‘’inançtaki Mesih’’ in farklı olduğunun kabul edilmiş olmasıdır. Ratzinger diğer yandan Albert Schweitzer’  in kitabının sonuçlarından haberdar olduğu bilinmektedir. Zira Papa bu konuda kendisi de bir kitap yazmıştır(7).  Ratzinger’in bu kitaptaki amacını Prof.Richard B.Hays (8) şöyle ifade etmektedir: ‘’ Ratzinger bu kitabında inançtaki mesih ile tarihteki İsa’nın farklılığının din ve Hristiyan inancı için bir felaket olduğunu düşünmektedir. ‘’ demekte ve  ‘’Ratzingerin bu kitabı yazmasındaki amacı bu durumu tedavi etme teşebbüsüdür’’ diye eklemektedir.

 

2) Tıpkı Schweitzer ‘ in sonucunun aynısını teyit eden Ölü Deniz El Yazmalarında da (9) gözler önüne serilen gerçek olgu ‘’inançtaki İsa’’ ile ‘’hayattaki İsa’’ hakkında ilk çağlardaki Hıristiyanlık olgusunun Kilisenin resmi  ‘’gerçekleri’’ ile örtüşmediğini göstermiş olmasıdır. Ratzinger bu gerçeğin de farkındadır. Zira 1947  yılında keşfedilen Ölü Deniz El yazmaları Vatikan tarafından 1991 yılına kadar yasaklanarak gizlenmiştir. Vatikan ‘ da gizlenen bu belgelerin saklandığı yer ise engizisyon dairesi idi ve bu dairenin amiri olarak Ratzinger 1981 yılında o bölüme atanmıştı.

 

XXX

 

Bu yaklaşımların ve gelişmelerin  sonunda Papa şunu söyleyerek Papalık makamından istifa etmiştir: "Dünyadaki gelişmelerin dinimizin gerektirdiği imanımızı derinden sarsmıştır. Ben Katolik insanların lideri Papa olarak bu durumu düzeltemeyeceğim için ve inanışlarımı derinden etkilemesi karşısında hem zihinsel hem de vücutça yetersiz kaldığım için istifa ediyorum"(10)Bu istifa mektubunda görülen en önemli olgu "Günümüzde gelişen olaylar, dinimizin gerektirdiği imanımızı derinden sarsmıştır. Ben Katolik insanların lideri Papa olarak bu durumu düzeltecek ne zihinsel ne de bedensel güce sahip olamayacağım  için istifa ediyorum" demiş olmasıdır.

 

XXX


Papa'nın istifası olağanüstü bir olay olarak gündeme düşmüştür. Çünkü 1983'te çıkarılan Kilise Anayasası’nın 331. Maddesine göre, Papanın görevi Hıristiyan topluluğunu yönetmede yargılamada yasamada tanrı tarafında şahsına (zat'a mahsus) yüklenmiş bir güçtür. Yani Papa Cross(Çarmıh)demektir. Benedict XVI 'dan  önceki Papa’nın baş danışmanın olan Cardinal Dziwisz'in  söylediği şu cümle çok açıktır. “Papa çarmıhtan aşağı inemez.”(11)

Vatikan gerçekten bu durum karşısında şaşkınlığa düşmüş ve bir çözüm yolu bulmaya çalışmıştır. Zira Papanın görevden ayrılması Kilisenin 2000 yıllık duruşuna aykırıdır ve Papa Çarmıhtakidir. Bulunan çözüm yine akla ters olan bir yol ile  insan hüviyeti kalmamış "Zat'a mahsus"  gücün Çarmıhtan inmesi gerçeğini "akıllarını kullanmak zorunda kalarak" idrak edenler tarafından yeni bir Papa seçilmesine karar verilmiştir.

 

Burada iki  nokta önemlidir. Benedict XVI'nın Papalık mührünün kırılması  ve kudret sembolü olan kırmızı terliklerinin geri alınmasının kararlarıyla Çarmıh'ı boşalttıkları hayalinin " varsay" anlayışı ile kendilerini aldatarak  yeni bir Papa ile  Çarmıh'ı doldurmak istemişlerdir.  Bu nokta aklın çöpe atıldığı durum demektir. Zira Papa Çarmıhtan inemez ve hiçbir güç Çarmıh'ı ölmeden boşaltamaz. Kırmızı terliklerini geri almak mührünü kırmak sadece abesle iştigal etmektir. Yeni Papayı tespit edecek olan kardinaller grubunun in yarısından fazlasını (% 65 civarında bir çoğunluk) Papa Benedict XVI tarafından seçilmiş olmalarıdır. O  kardinallerin içinde Vatikanda saptanan etik olmayan olaylara karışmış Kardinaller olduğu söylentileri vardır. Öyle ki, dünyadaki özellikle, A.B.D deki Katolik kiliselerin papazlarına karşı  pedofili suçlamalarıyla ilişkili mahkemeler açılmıştır. Buralardaki mahkeme başvurmalarının geri alınması için  şikayetçilerin ebeveynlerine "sus payı" olarak Kilise kaynakları harcanmıştır.

Bunlara ek olarak Çarmıh'taki Papa istifa ederken istifasını kime sunacaktır? Papa yani "zat'a mahsus" bir Tanrısal gücün azledilmesini kim onaylayacaktır?

 

XXX

 

Burada çok önemli bir gerçeği vurgulamak gerekir. O da Papa Benedict XVI'nın aklını kullanarak bir tarihsel dogmayı ortadan kaldırmasıdır. İstifanın temelinde bu hususun temel olduğu aşikardır. Zaten bu durumu her zaman İngiliz anlayışı ile gayet iyi idrak eden İngiltere başbakanı  Cameron, Papa Francis I 'in Papalık makamına  atanması hakkındaki düşüncesini şöyle ifade etmiştir: "Çok önemli olan bu gün 1.2 milyarlık Katolik kilisesi toplumunun yeni lideri Papa Francis I'in Roma Piskoposluğuna "atanma" günüdür"(12) ifadesini kullanmıştır. Bu ifade de kullandığı kelime "seçilmiştir" (chosen/selected) anlamında bir kelime değildir, eğer öyle  bir anlam ifade etmek isteseydi  eski  tabiriyle  "tayin edilmiştir-appointed-" demeyecekti.

 

Kısaca, Benedict XVI insan aklının emrettiği bazı bilimsel gerçeklikleri farketmiş olmalıdır. Aynı gerçeklikler akılcı toplumlarda Tanrı'nın değiştirilemez ve inkar edilemez kurallarının da geçersiz hale gelmesine yol açmıştır.Yani Benedict XVI'nın son eylemi olan istifası, Dante'nin belirttiği "Cehennem'in en karanlık köşeleri ahlaki kriz ortamlarında tarafsız kalmayı tercih eden insanlara ayrılmıştır" fikrini kavramış olduğunun göstergesidir.

Diğer bir deyişle Papa'nın istifası, İnsanlığın dogmatik inançların zincirlerinden kurtuluşunun habercisidir. Başka bir ifadeyle Tanrısal buyruk ve fetvaların yenilgilerinin kabulüdür. Papa XVI. Benedict, kendisini istifa etmek mecburiyetinde bırakan bu durumu idrak ederek şu açıklamayı yapmıştır; "Hızlı değişimlerin yaşanmakta olduğu ve inancın varlığıyla ilgili derin sorunlarla sarsılmış günümüz dünyasında, ben, Kilise'nin babası olarak, ‘’istifa ediyorum." Demiştir.

Bu bilince ulaşmasının temelinde sadece günümüzün Batı Dünyasındaki  bilimsel ve teknolojik gelişmeler  ve bunlara uygun kamu hukuku alanında ve toplumun sosyo-psikolojik olgular dünyasında Doğmaların teker teker silinmesi değil aynı zamanda tarihsel gelişim çizgisindeki  hem felsefi hem de belgesel gerçeklerin Papa Benedict XVI nın yapısındaki inanç hücrelerinin darbelenmiş olması yatmaktadır. Böylece şunu tespit edebiliriz: Rönesans gerçekliği dinsel ögelerin, vahiylerin, fetvaların  bilim ve teknolojinin karşısında hakimiyetini tesis ederek Cross'un boşalmasını sağlayarak  Kilisenin dayanağı olan akıl dışı durumunun sıfırlanmasını sağlamıştır.

 

Kısaca Rönesans'tan önceki Orta Çağ karanlığının fetvaları ve dogmalarının “son kalıntıları” da nihayet Benedict XVI'nın  istifasıyla tarihi dönemini tamamlayıp yeryüzünden süpürülüp atılmıştır.Ama belki de diyalektik sürecin sonucunda Benedict XVI gelecekte “Aklın hükümdarı” olarak anılıp alkışlanacak  ve  bu anılmanın başlangıç tarihi de onun istifa tarihinde başlayan İkinci Rönesans'ın miladı olacaktır ya da Aziz Malachi’ nin söylediği ‘’ 265. Papa son Vatikan Papası olacaktır’’ kehaneti gerçekleşecek (13) ve günümüz dünyasında Kilise tarihe sadece dinsel dogmalarla renklendirilmiş ve tarihe gömülmüş bir anlayış olarak kalacaktır.

 

 

Coşkun Ürünlü

4 Eylül 2013

 

===========================

(*) İngilizce yayınlardan tercüme edilen alıntıların temel kaynakları : BBC ,London Times  ve NY Times gibi dış yayınlardır.

 

(**) Placebo—hastaya ilaç diye verilen  etkisiz madde

 

(1) Bu ayrılığın temelinde  İznik Konsili Kararlarında  Tanrı, Tanrının oğlu ve Kutsal Ruh üçlü anlayışında farklı  gerçekler yaratılmıştır. Tanrının Oğlunun da Kutsal Ruh'a sahip olduğuna inanan Katoliklerle inanmayan Ortodokslar olarak iki ayrı inanç yaratılmıştır. Aslında Roma'ya gönderilen Konsil kararının yazılı olduğu İmparator emirnamesinin orijinalinde  “Kutsal Ruh”un  sadece Tanrıya  has özellik olduğu yazılı idi. Vatikan temsilcilerinin  “Tanrı’nın oğlu” kelimelerini de emirnameye ilave ederek  Kilisenin arşivine  kaldırdıkları  söylenmektedir.

 

(2) In the Roman Church, universal positive ecclesiastical laws, based upon either immutable divine and natural law, or changeable circumstantial and merely positive law, derive formal authority and promulgation from the office of pope, who as Supreme Pontiff possesses the totality of legislative, executive, and judicial power in his person. Canon 331, 1983 Code of Canon Law

 

(3) "Çarmıh" kavramı Katolik Hristiyanların inancı olan Tanrı+Tanrının oğlu + Kutsal Ruh üçlemesi demektir.

 

(4)  Martin Luther,95 /9 tez :  " Accordingly, the Holy Spirit, acting in the person of the Pope, manifests grace to us, by the fact that the papal regulations always cease to apply at death, or in any hard case".

 

(5)  Günümüzde bu kavramı ifade etmek üzere Antik çağda ve Karanlık Orta Çağı tarihin derinliklerine gömen ve  Aydınlanma çağında ve Yakın çağda insanlığa ışık olanlara örnek olarak Leonardo da Vinci, Michelangelo, Galileo Galilei, Nicolaus Copernicus, Aristotle, Avicenna, Sokrates, Platon, Johann Wolfgang von Goethe, Benjamin Franklin,Isaac Newton, ve diğerleri...

 

(6) Albert Schweitzer's ,The Quest of the Historical Jesus , London ,1911.

 

 (7) Benedict XVI ,Jesus of Nazareth: From the Baptism in the Jordan to the Transfiguration , Doubleday  2007

 

(8) http://www.firstthings.com/article/2007/08/001-benedict-and-the-biblical-jesus-2

 

(9) Michael Baignet-Richard Leight,The Dead Sea Scrolls Deception, A Touchstone Book,1991

 

(10) "However, in today's world, subject to so many rapid changes and shaken by questions of deep relevance for the life of faith, in order to steer the ship of Saint Peter and proclaim the Gospel, both strength of mind and body are necessary, strength which in the last few months, has deteriorated in me to the extent that I have had to recognise my incapacity to adequately fulfil the ministry entrusted to me…

 

(11) "Pope cannot come down from the cross..."

 

(12) "A momentous day for the 1.2bn Catholics around the world as His Holiness Pope Francis I is appointed the 266th Bishop of Rome."

 

(13)  http://www.bibleprobe.com/last10popes.htm

 

 

Yorum Yaz | Makaleyi Yazdır